12 Ağustos 2012 Pazar

Türkiye'de bug mı var ?

 Coğrafi konumdan  mıdır yoksa milletimizin iq seviyesinden midir ? Bilinmez ama her endüstriye ve işe geç kaldığımız aşikar. "Teknolojiyi yakından takip ediyoruz ama" Diyenler çıkacaktır fakat her ürünün de tam zamanında gelmediğini hatırlatalım.

 Eğlencesiydi, tatiliydi,etkinliğiydi buraya kadar tamam fakat. Türkiye'de unutulan bir şey daha var oyun endüstrisi. Belki bazılarının haberi bile yok ama usta - amatör bir şekilde bir yerden başlamış ya da emekleme döneminde olan insanlar var. Belli bir yapı yok fakat bu cevherleri değerlendirmek için Bahçeşehir Üniversitesinin yaptığı program dahilinde bu işe emek verecek olan insanlara doğru yolu göstermek için BUG oyun laboratuvar projesi geliştirildi.

 Sloganları ise ; "Sistem çalışmıyorsa, düzeltecek bir BUG gerek!"

9-12 Temmuz tarihleri arasında 4 günlük bu eğitimlerin yanı sıra Haziran Ayı itibariyle de oyunculara gidecekleri yollar gösterildi, öğretildi. Bundan sonra belli başlı gruplar kendilerine verilen üç hafta boyunca kendi oyunlarını yapmaya çalıştılar.

Kıçı kıytırık oyun ya bunun neresi zor diyenler olacaktır elbet. Oyun endüstrisi biraz biraz kendini de ayağa kaldırmaya çalışıyor ülkemizde ve hiç de yabana atılacak bir olay değil. Belki ben göremeyeceğim ama ilerde muhteşem işler çıkacağı kesin.

Bazı nutulmayacak işleri de sizlerle paylaşmak istiyorum bu başlık içerisinde. Mesela hiç de yabana atılacak cinsten olmayan Türkiye'nin ilk 3D aksiyon oyunu olan "PUSU" adlı oyun yoğurt teknolojileri tarafından yapıldı. Hatta gazetelerde bol bol takip ettiğimiz sıralar ne kadar heyecanlıydık bilemezsiniz.














 Merlin'in Kazanı adlı oyun sitesi'nin yaptığı röportaj ile başbaşa bırakıyorum sizi.



7 Ağustos 2012 Salı

Bisiklet üzerinde bir evrim !

 Ülkemizde diye bir giriş yapmayı uygun görmüyorum sadece net üzerinden İstanbul takibi yapabiliyorum hatta bırak onu canlı deneyime sahibim. Aslında tam tersi ya bir blog yazarı nasıl zıçar ahanda ilk girişten itibaren görmüş oldunuz bunu da :) istesem silerim ama tüm samimiyetimle beni biraz olsun tanıdığınızı biliyorum ondan silmiyorum bak hala devam ediyorum kanks ne ayaksın ? Diyorum.
BÖLÜM I

 Bisikletlere olan aşkımız devam ediyor ve aksilik olmazsa da devam edecek. Bu seferki konumuz bisiklet yolları ve çok sevdiğimiz bir abimizin nostaljik bisikleti artık çalışır duruma getirdiğini azıcık da olsa anlatacağız.

Öncelikle bisiklet yolları olarak Bisikletliler Derneği'nin bu konuda vermiş olduğu destek için çok teşekkür ediyoruz. İlk önceleri yol, yönlendirme yokken şimdi bisiklet yolları daha bir belirginleşmeye başladı. Tipik Türk huyumuzdan mıdır nedir belki de sabırsızlandığımızdan veya her şeyi çok iyi istediğimizden (işler biraz ağır işliyor) arada memnuniyetsizliğimizi de dile getiriyoruz ama bunu da nasıl daha iyi olur ? önerileri ile daha iyi yapmaya götüreceğiz. (Fotoğrafların üzerine tıklayıp, büyütebilirsiniz)






  Bisiklet yolu İstanbul Avrupa yakasında Bakırköy sahil yolu - Sirkeci arasında bir hattan gidiyordu. Şimdi yeni bir sistem yapılarak Bakırköy sahil yolu - Veliefendi arasında çok ciddi bir yol yapıldı. Gidişi geliş ve bisiklet trafik ışığı yapıldı. Özel şeritlerin çekilmesinden tutun da yine özel reflektörlü boyalar ile yerler boyandı. Bu tabi bisikletçinin dikkat etmesinden çok etraftaki dört tekerli deyim yerindeyse dört tekerli canavarların biraz olayı anlaması için yapıldı.

 Zaten bu yolu test eden Avrupa yakası pedal grubu yolun mantığı ile biraz yorumda bulundu fakat bu yolları tehlikeye sokanlar yüzdesel çoğunlukla otomobil sürücülerinde. Levhalara bakmadan bu yolların neden böyle olduğunu bile kavrayamıyorlar malesef. Hani eğitim şart diye bir espri yapılıyordu ya bir ara gerçekten de eğitim şart :(

  İBB'nin projeleri arasında bu yolları genişletme ile ilgili yanılmıyorsam 2008'den beri taslak var ama hayata geçirme olarak biraz gecikildi fakat öyle ya da böyle bir şeylere hatta şey demek de yanlış olur. Eziklik veya basitlik olarak görülen bu bisiklete değer verilmesi çok hoşuma gitti. Anlamadığım konu bu iki tekerlekli araç trafik tıkamıyor, size spor olarak geri dönüyor ve en önemlisi doğayı kirletmiyor ama gel gör ki Ülkem şartlarında bu araç hor görülüyor. Bundan sonra bu yargılar tamamen atılacak. Bisiklet de bir lüks çeşidi olacak.









BÖLÜM II
 Bisikletliler Derneği bunun dışında bir ay kadar önce de vancouver- Canada - Velo City Bisiklet ile ilgili katıldıkları panelde şehirin nasıl bisiklete uyum sağladığını görüyoruz. Buradaki kaosu gördükçe tüylerim diken diken oluyor. Fazla uzatmadan aradaki farkı görmeniz için sizi fotoğraflar ile başbaşa bırakıyorum.













 Fotoğraflar için izin veren Bisikletliler Derneğine çok teşekkür ediyorum buradan kendilerine. Eğitim, sağlık sistemi devamlı yap-boz gibi değişen şeyler umarız ilk adımı atılan yolların ilerki zamanlarda daha kapsamlı ve uzun bir güzergah olması dileğiyle. İyi pedallar bisiklet sevenler ve sürenler... :)




 BÖLÜM III



Üçüncü bölümde ise nostalji araçları toplayıp onları yollara kazandıran ve sevdiğimiz bir abimizin bisikleti ile son noktayı koyacağım. İki vitesli vir şehir bisikleti olarak kendisi şu an göreve hazır. Bunun toparlanması için gereken süreçte ben de zincir koruma için renk alternatiflerine çalıştım (kırmızı ve beyaz) Bunun dışında beyaz yanaklı lastik aramasının birkaç bölümünde abimiz ile dolaştık bazı yerleri. Öyle böyle derken şaşırtıcı derecede ve gönüllei fetheden tatlı bir iki teker ortaya çıktı. Sadece iki teker demeyelim, bisikletin mazisi baya derin, manevi olarak çok değer taşıyor.













 Yine bisikletli kapanışımızı yaparken, her zaman şarkıda dediği gibi:

"Tek bir şans, bir bisiklet" 



 

Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı