25 Kasım 2012 Pazar

Rock'n Roll Çiçeğim


 Sordum sarı çiçeğe, distortion var mıdır ?


 Eskiden bu vardı bölümünde hafızayı biraz daha zorlayarak aklıma gelen bir oyuncağı sizlerle paylaşmak istiyorum. O zamanlar anaokulu öğrencisiydim, sümüklü olduğumu tam bilmiyorum ama yaramaz olduğumu biliyorum. Ulan anaokula dedik de aklıma pastel boyalar gelirdi hey gidi hey. Biz adam gibi bulamazdık falan neyse şimdi :D

 Bir gün öğretmenimiz sınıfa saksıda bir çiçek getirmişti ama hepimiz şaşkınlık içerisinde çiçeğe bakıyorduk. Sonra demez öğretmen "i asked yellow flower ..." :D tamam çok geyik oldu. Çiçeğin gözlükleri vardı elinde de (yaprak) gitarı vardı ve herhangi bir tepkimeye karşı ya dans ediyor ya da gitarını çalıyordu o zamana göre süper ötesi bir oyuncaktı sonra kayboldu o da eskiler arasında yerini aldı. Şimdi olsa valla üçer beşer tane alırım yeminlen.










2012'nin güzel albümleri

 2012 tarihli o kadar çok ve güzel albüm çıktı ki, abi dur ertesi gün yazarız blog'a, abi bir tane daha çıkacak ikisini beraber inceleriz falan derken nereden baksan on - on beş iyi albüm çıktı yani beğendiğimiz grupların öyle söyleyeyim. Lafı fazla uzatmadan ilk incelememizle başlayalım;

Flyleaf

Flyleaf'i şansa albüm ararken video kanalında i'm so sick parçasıyla tanıdım, bayan vokalin brutal vokal vermesi hatta daha doyurucu bir şekilde bunu yapması aklımı aldı, bir bedenim kaldı. Üçüncü albümleri olan New Horizons'ı şiddetle tavsiye ediyorum, distortion ve sözler yerli yerinde sanki ikinci ilk albüm yapmışlar gibi :)


Albümün ilk klibi aynı adı taşıyan parça new horizons oldu. Bunun dışında "call you out" adlı parça da beğenimi kazandı.










Milo Greene
 5 Kişiden oluşan grup üyeleri (maşallah) bir de kalabalık olması yetmezmiş gibi beşi de vokal ve enstrümanda görevli. Böyle bir grup az gelir, çabuk kaybolur. Temennimiz tabi gitmemesi ve uzun bir süre bizlerle kalması :) Grup üyelerini tanımak gerekirse;

  • Robbie Arnett–vocals, various instruments
  • Graham Fink–vocals, various instruments
  • Andrew Heringer–vocals, various instruments
  • Curtis Marrero–percussion
  • Marlana Sheetz–vocals, various instruments
Grubu yine enteresan bir şekilde supernatural dizisi izlerken sekizinci sezon - dördüncü bölümde keşfettim. Genelde böyle güzel, yumuşak geçişli parçalar cinayet filmlerine güzel oturuyor bunu da anlamış olduk bkz. jetonun geç düşmesi. Bu tanışmaya vesile olan parça ise "What's the matter" adlı tatlı parça. Kendi ismiyle aynı adı taşıyan albüm 2012 çıkışlı. Marlana adlı ablamız da bas gitar çalmasıyla dikkatimi çekti :) onu da unutmadan ekleyeyim.


 Aslında parçası sevmemizin o dizideki ambiansı yakalaması bir yana, parçanın biraz da jefferson airplane tadı yakalaması. Bu parçadan başka tavsiye edeceğim albümden ise "Take A Step"




  

Papa Roach

Zaman insanları nasıl değiştiriyor
Evet kulağınıza bir yerlerden aşina gelmiş olabilir veya uzun bir ara vermiş olabilirsiniz bu gruba. İlk defa Tony Hawk kaykay oyununda tanıştığım bu grup güzel hardcore parçalar yapıyordu. Güzel gidiyordu taa ki Gettting Away with Murder'a kadar. Bu albümden sonra ultra - mega derecede saçmaladılar, klipler falan "La oğlum ne oluyoruz ?" havasına büründürdü bizi. Daha sonraki albümlere de baktık ama belki eski günlere dönerler diye ama olmadı sonra da kan kaybetti mi veya o melodiler artık sarmadı mı bilinmez. The Connections albümü geldi biraz tadı eskileri anımsatıyor dinletiyor kendini ama fazla değil açıkçası. Uzun ara vermiş olanlara sadece tadımlık bakmanız tavsiyesi veriyorum.


Son zamanlarda artık pazarlama furyasına dönüşen zombi konsepti, şarkılardan da nasibini aldı. 

Still Swingin adlı parçamızla eski günlere sert bir başlangıç yapıyoruz.



Peter Buck  
 Üzüntüden kahrolduğumuz ve ayrılmamalarını dilediğimiz alternatif rock grubu olan R.E.M. bu kararın ardından kahramanlarımız boş durmadı. Müzikal anlamda boş durmayan biri olarak Peter Buck (gitarist) solo albümünü yayınladı. Albümde on dört parça var, bol distortion'luı ve bazıları da kirli distortion ile yapılmış daha lezzetli olmuş aslında. 
 
 İlk çıkışı da  10 Million BC adlı parçayla yaptı daha sonra birkaç festivale katılarak diğer parçaları seslendirdi. Bunun dışında I'm Alive adlı parça hoşumuza gitti . Umarız daha nice albümler çıkartır.








Wax Poetic
 Wax Poetic İlhan Erşahin önderliğinde Nublu Records tarafından piyasaya sürülüyor. Albümleri caz temelli biraz da deneysel kokuyor. Altıncı albüm olan On a Ride'da yine sürpriz isimler yer alıyor. On a Ride albümüne konuk olan sanatçıları sıralamamız gerektiğinde;

 Gabriel Gordon
 Sissy Clemens
 Norah Jones ( Daha öncekilerden bildiğimiz için bizi şaşırtmadı )
 Natalie Walker
 Jovanotti


Hoşumuza giden parçalar arasında;
Time Moves (feat. Jovanotti)
Warm Night (feat. Natalie Walker) Bu parçası çok kafa kıyaksa dinleyebilirsiniz, aşırı güzel oluyor :)

Diğer parçalar kesinlikle boş değil ama bunlar ayrı bir güzel geldi.

 No Escape
 


Eskilerden kulağınıza belki bir yerlerden tanıdık gelen bir parçayı da sunayım sizlere;

   




Lindsey Stirling 
 Sonunda albümüne erişebildiğimiz bir sanatçı daha ama Lindsey'in bu ilk albümü. Bu albüm de sanatçı ile aynı adı taşıyor. Daha önceleri hep video kanalları üzerinde single parçaları görmekten bıkmıştım. Sonunda albüme sahip olduk. Diğer yayınlanmış parçalardan bazılarını içeriyor. Tür olarak saf keman beklemeyin, elektronik ve dup step öğeleri içeriyor. Hoş bir çalışma olmuş. En favori parçamı da Moon Trance seçtim, klipte biraz gönderme var ama adam toprağa girmiş. Gönderme olsa ne farkeder ?





 

  yazmaktan yoruldum :) green day ve daha fazlasıyla devam edeceğim ;) Bereket var bu sene :)
 

 





20 Kasım 2012 Salı

Süper Kahraman Emekliliği

 Hemen başlıktan sanki bir meslekmiş gibi olaya gireceğimi sanmayın aslında her zamanki gibi olayın tam tersini irdeliyor olacağız.

 "Bu yazıda sanal reklam uygulaması vardır"



Yukarıdaki sanal reklama aldanmayın ben de modaya uymak için böyle bir geyik yapayım dedim, normal reklamımız yok bir de sanalı mı alacağız? Güldürmeyin yok yok güldürün en iyisi :)


Süper Kahraman Emekliliği fikri aslında The Avengers filminin son karesinde aklıma geldi. Ülke olarak mizah malzemesi bulmakta zorlanmıyoruz fakat bunların en ilginci biraz daha keyifli hale getiriyor bünyeyi, hani ben çok değişik bir şey buldum demiyorum. Belki başkalarının aklına da gelmiştir ama bu kare olayı biraz daha özetliyor sanki, yani filmi izleyip de son kare aslında sanki günlük rutin bir işmiş gibi geliyor. Sonuçta hayal ürünü.

 Film hakkında fazla ispiyon vermeyeyim fakat kompozisyona bakacak olursak biraz yavan geldi. Şimdi giriş bölümü güzel diğerlerini bir çatı altında toplamak istiyorlar fakat klasik Amerikan tavrı olan ben daha güçlüyüm ya da benim lafım geçecek klişeleri komik olmuş bunun için de HULK-THOR kapışmasını örnek verebilirim. Geminin içindeki kavga sahneleri de keza öyle, daha yaratıcı fikirler bulunabilinirmiş efendim. Olayın diğer komik yanları da şimdi ekstra özel güç ve yetenekleri olmayan arkadaşların karadan hayata bağımlı olması kötü oluyor be abi : Thor-Iron Man-Hulk falan hani bunlar hoplayıp sıplıyor diğerleri garibi tabanvay hatta oldu olacak İstanbul Kart verelim de öyle gitsinler çatışmaya.


Bir kar yağar ince ince Kaptan Amerika'nın hali nice


 Bu garibimin de hali valla karışık, sen o kadar eskilerde atraksiyona gir sonra uyu-kalk gel günümüze tabi aptala bağlarsın. Adam adapte sorunu yaşıyor hem de Amerika'da. Şimdi sen gel İstanbul'da yaşa desem iyice manyak olur. Etraf o kadar değişiyor ki yollar, dükkanlar... Bir hafta dışarı çıkma yeminlen nerede olduğunu unutursun. Kolay değil yani. Hem bu kadar çok değişen bir şehir tek İstanbul'u gördüm götü başı bir oynuyor. 

 Fazla posasını çıkarmadan söyleyeceğim o dur ki, yani sen o kadar başka evrenden gelen düşmanları öldür hatta ölme riskini al sonra da gel hep beraber hamburgerciye yorgunluk at, olmaaaaz orada dur.

Aslında filmin o karesine kumkapı veya nevizade eklenecekti. Rakı masasında herkes susmuş yorgunluktan kafayı kaldıramıyor. Ehh işte gönül öyle isterdi, gönül muhabbet isterdi. Neyse bu süper kahramanlar ile ilgili geyik bir muhabbet buna benzer veya başka yazı dizimiz olacak. Takipte kalın ;) Unutmadan o meşhur sahnemizi de ekleyelim :)



  
 

18 Kasım 2012 Pazar

Steve Vai geldi, hoş geldi

Bir virtiözün selam sesleri

 Tarih 3 Kasım 2012 Yer Küçükçiftlik Park (Istanbul). Sahne alacak sanatçı ise Steve Vai. 

Olmazsa olmaz biletimiz
O akşamüstü biraz yorgunluk vardı üzerimde gidip gitmeme arasında yan çizme edasıyla bir bu yana bir o yana şaşkın gibi sendeliyordum fakat iki defa gelmiş ve ikisinde de gidememiş biri olarak bu sefer gitmenin faydalı olacağını umdum, düştüm maçka yollarına.

Turuncu bilekliğimiz
 Tahmin ettiğimden erken vardım. İtü gümüşsuyu kampüsünün orada oturdum. İstanbul'un nadir sessiz olan yerlerinden biriydi o saatlerde, fazla aceleye gerek yok diyerek 20:30'a kadar bekledim bekledim. Hani o yoldan çok kişi de inmedi aşağıya hatta bunu geç acayip acayip konserlerin sanki Dünya starı geliyormuş gibi reklamları, haberleri yapılıyor ama Steve Abimizin hiç görmemiştim dedim verimsiz bir konser olacak. Tam tersine 20:45'de kapının oradaydım, yağmur riskiyle üzeri kapalı bir halmıştı Küçükçiftlik. Neyse efendim yaşımız tutuyor mu hesabına TC Kimliklere bakıldı yaş-kimlik uyumu başarılı olunca attık adımımızı sonra da normal biletli ve okkalı para ödeyenleri ayırmak için bileklikler takıldı. Ayağını yorganına göre uzatanlar olduğumuzdan turuncu bilekliğe yapıştık. İşin komik tarafı 50-60 metre önümüzdekiler mavi bileklik takıyorlardı (110 veya 120 tl'lerde bir şey olması lazım) konserlerde bu tür ayrımlar komik oluyor :)

 Saatler 21:00'ı gösterdiğinde o güzel jem sesiyle bizi selamladı ve yeni albümü olan "The Story of Light" Turnesinin İstanbul ayağı başlamış oldu. Klasik parçalarının yanı sıra konserde çalınan yeni parçaların playlist'ini size hemen sunayım;

the story of light
velorum
creamsicle sunset
gravity storm (bunu dehşet çaldı)
the moon and i
weeping china doll
racing the world


albümde "john the revelator" adlı süper cover vardı fakat başka bir elemanın bu şarkıya eşlik ettiğinden sanırım onu çağırmamışlar, çalınsaydı en performanslı parça olabilirdi.

Steve Vai (bitti)
 Net ortamında dolanan bir de Şebnem Ferah'ın sahneye çıktığı iddiası var ki, aslında çıkmadı. Steve iki kişi sahneye istedi ki onları da kendi seçti sonrasında isimleri sordu kızın adı Şebnem olunca ve camia metal camia olunca böyle bir şey fısıltı gazetesi gibi yayıldı. Burada Steve Vai küçük bir şov yaptı o da şöyle: bu davetli iki kişi elleriyle yaptığı hareketleri veya ağzından çıkardıkları ritimleri enstrüman çalanlar birebir olarak çalacaklardı ki her türlü çaldılar. Sonra bir teşekkür ve pena dağıtımı ile gösteri devam etti. Arada yapılan esprileri gayet iyiydi hatta bak sahneye çıkan erkek elemana çok net "Amfimin orada durma istersen, ilerde çocuğun olmayabilir" esprisi net kahkaha attırdı :D  Bunun dışında bel ağrısı çekeceğimizi söylemişti ki hakkatten iki buçuk saatin sonuna doğru gelirken belim ortadan ikiye ayrılacaktı. Sonlara yaklaşırken küçük bir şov ve güzel bir bisle konserimiz sonlandı.

 İlk geldiğimde seyircinin tepkisi ne olacaktı çok merak ediyordum demişti fakat sonra kendisine pozitif dönünce bu üçlemenin yapılması da bizi şaşırtmamalı gerçekten.

 Üzüldüğüm noktalardan bazıları ise bazı arkadaşlar başkalarının zoruyla gelmiş ve öyle takılmaca olayına dönmüş iş, ilk konser başladığında ise :D tabletler ve büyük ekranlı (iphone ve galaxy telefonlardan bahsetmiyorum) telefonlardan sahneyi göremedik :)


Gelelim albüm incelemesine hemen onu bu[arada] irdeleyelim. Steve Abi bu albümde biraz daha ruhani bir hava yakalamak istemiş. Hani albüm kapağına bakınca zaten üçüncü göz zen men hesabı bu işlerin yanından geçen bir sound'u var. Hoş olmuş ayrıca.






John the Revelator


Gravity Storm


Her na kadar Joe Satriani konseri sonrası G3'ün geleceğine inansak da bundan sonra yine umudumuzu kaybetmedik açıkçası :)








Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı