15 Aralık 2010 Çarşamba

Kahramanlar geri döndü

 Eğer dinlediğiniz gruptaki elemanlarınız Michael Stipe,Mike Mills ve Peter Buck ise albüm ve şarkı konusunda fazla endişe duymamanız gerektiğini söylemeliyim sadece içinizde acaba yeni ne olacak sorusu kafanızı kurcalar.R.E.M. Grubu hayatımda baya büyük bir yer işgal ediyor beni ve sevenler de öyle söylüyor; hayatın sadece toz pembe yanlarını değil öteki taraf ile veya daha güncel olaylarla yüzleştirip,sorguluyor ve yaptıkların müziğin tınıları da tam anlamıyla ruhumuzu okşuyor.

 İstanbul'a geleceklerini telefonda ilk duyduğumda evde nasıl çığlık attığımı bilmiyorum :D :D delirmiştim resmen.Konser bittikten bir hafta da rüyamdan gidemediler.Yeni albüm olarak "Collapse into now" ismini seçmişler geçen hafta albümde yer alan şarkıların isimleri açıklandı.Nisan 2011'e kadar nasıl bekleyeceğiz derken.Bu akşam an itibariyle "Discoverer" adlı parçayı dinlemek için bize ücretsiz sundular.Yapmanız gereken sadece mail adresinizi vermek ve ülkenizi belirlemek (fan sayılarını da ölçüyorlar) ve mailinize gelen linkten ücretsiz indirmek :)

Facebook ortamında belki dinleyenler olarak buluşabiliriz demiştik,baya bir önce açtığım ve kendim bizzat ilgilendiğim.Türkiye R.E.M. Sayfası ve yine blogger aracılığı ile baya detaylı uğraştığımız R.E.M. Türkiye sayfamız.Eğer seviyorsanız buyurun bekliyoruz.

R.E.M. Türkiye Facebook sayfası
R.E.M. Türkiye blogger sayfası

ve tabi ki de "Discoverer" adlı parçayı indirmek için linkimiz; Parçayı ücretsiz indir

12 Aralık 2010 Pazar

CIRQUE DU SOLEIL

 Her zaman etkinlik olduğu zaman konserlerden haber verecek değiliz ya.Biraz da farklı şeyler olsun arada değil mi? İşten dolayı fazla stres ve sıkıntı ile yaşadığımızdan ve en çok da işimin yüzdelik kısmına bakacak olursak %99'u insanlarla ilişkili o yüzden de kafa dağıtmak için etkinlikler genelde konser veya gösteri oluyor.Çoook nadiren tiyatro veya flarmoni orkestralarına bakınıyorum (klasik müzik falan...)

 Cirque du soleil'i nerden tanıyoruz derseniz.Bu yaz ülkemizde düzenlenen.Dünya Basketbol Şampiyonası açılışında sahne alan oyunculardan biliyoruz onlar Cirque du soleil üyeleriydi ve tam anlamıyla görsel şovu yerle bir ettiler enfesti normalde kafalarda oluşan sirk modeli; Aslanları hoplat zıplat,ağızdan ateş çıkaran adamlar,kılış yutan adamlar,esnek adamlar falan filan.Cirque du soleil'i farklı kılan farklı tarz işlemesi ve biraz da fantastik olması.Ülkemizde 19-20-25-26-27 Şubat ve 4 Mart'da gösterilerini sunacaklar.Eğer imkanınız varsa kaçırmayın derim.
Detaylı bilgi için:http://www.biletix.com/static.htm?page=sp17

İstanbul'da açılışı yapılan Dünya Basketbol Şampiyonası Seramonisi


Bu da aşmış bir gösterisi;

Öyle böyle değil

 Kış geldi yavaştan gibi feyk attı ama çat diye suratımın ortasına çarptı.İlk yağmur yağdı avrupa yakasında sonra kar gibi bir şeyler geldi anlamadım.Spor salonunda antrenman yaptırıken çat çuuuut çatıdan bir şeyler kopuyordu dedim kıyamet yakın Terminatör'de ki role büründüm hemen skynet mi geliyordu yoksa? Sonra işime konsantre oldum yeniden.Neyse bugün günlerden 12/12/2010 pazar işim erken bitti arkadaşa uğrayayım dedim bir de solo atarken gitarın telleri koptu ona tel bakayım falan derken İstiklal Caddesindeyiz,tünelde açık dükkan buluruz ümidiyle girdim bir dükkana.Girdikten sonra da ne zaman ayağımı Taksime bassam hep eylemlerle karşılaşıyorum ya bilmediğim dükkanlara giriyorum ya da apartmanlara dalıyorum :D yine birileri tepki gösteriyordu güzeldi aslında.Net ortamında aslan kesilmektense seslerini dışarıya duyuruyorlar.İnternet ortamı da bir güç ama onun da sınırları var.Neyse aldım tellerimi tuttum arkadaşın mekanının yolunu.
 Sokakta öküz gibi dümdüz karşıya bakarak tabi yürümüyorum.Öküz olsa bile bir yere kadar bakar.Neyse abi zaten kansızlık var eskisi kadar taf değilim de anlamadığım bir konu var.Mini mini etekli hatunlara helal olsun diyorum yani nasıl üşümüyorlarsa... Cevap olarak kalın opak çorap veya kalın tayt giyiyorum demeyin.Soğuklar öyle böyle değil yani.Hollanda'da hatunlar buradakilerden daha cıbıldı o ayrı iyi de taktik bulmuşlardı (onu söylemiyorum burada :) velasıl kelam hani milletin ne giydiği beni ilgilendirmez veya bana düşmez tabi de kutlayıp plaket mi vermeli yoksa akıl yaşına bakıp Allah'a mı havale etmeli :) ?

 Siz siz olun bünyeyi sağlam tutun her yerinizi açmayın kaptığınız ufak bi soğuk,acayip hasta edebiliyor yakın çevremden biliyorum hani taze yaşanmış hatalıklar var.İç donu komik olabilir ama ufak bir tavsiye dağcılar için satılan termal içlikler işinizi hayli görebilir,hem alt için hem de üst deneyin pişman olmazsınız.Bu da reklam gibi oldu neyse öyle işte.Ah bu havalar yakmayın bizi.Bu soğuk günlerde de içimi ısıtan yaz şarkılarına veriyorum kendimi.Hoşçakalııııııın

7 Aralık 2010 Salı

Vat iz di metriks abi? Kalmadı gülüm

 Cep telefonu pazarında dizayn kalıplarının dışına çıkan bir marka doğuyordu.Nokia adlı şirket malzemeyi iyi pazarlamasını çok iyi bildi o zamanlar sinemalarda fırtınalar estiren Matrix serisine kendi telefonunu ekledi 8110.O zamanlar pek kapaklı telefon yoktu piyasada (takoz haricindekiler o kapakta neye yarardı bilinmez) Matrix filminin fragmanında gördüğümüz o "Şlak şuluk" efekti ağzımızı sulandırdı.Vay anasını ne de güzel kayıyor kapak hemen açıyorsun falan diye kendi kendimize evde gelin güvey oluyorduk,babalar kan ağlıyordu What is the Matrix? Diyerek.Hiç unutmuyorum bende o zaman Motorola "cd 930" vardı takozun biraz evrimleşmiş hali diyebiliriz.

 Hiç unutmuyorum,kafamız deli dolu ortaokul ortalarında tahsilli gençleriz yine böyle akşam antrenmandan çıkmışız arkadaşla otobüs bekliyorduk bakırköy'de o esnada önümüzde bir teyze durmuştu.İlla fırlamalık yapacağız ya takılıyorduk kendi aramızda,sonra teyzenin eli çantaya gitti bir an ve artık o günden sonra her şey değişmişti teyze eline aldığı 8110'u çıkarttığında gökten taş yağacak diye bekliyorduk ki o sesle bir gaza geldik "Şlaaaak" diye kayan kapak açıldı.Teyze daldı muhabbete biz çıktık kerevetine veya bir şeylere işte.Heeey gidi hey zamanın gaza gelinip alınan telefonlarından biridir.Sonra yılan oyunları ile gönüllerde taht kurdu falan fişman he unutmadan 3210 ile de kapağı değiştirilebilen telefonlar pazarını da Nokia başlattı diyebiliriz izin varsa yüksek makamdan.Hadi hoşçakalın bakem.

Ateş Basar (Glee)

 Müzikallerle aram pek yoktu 14-15 yaşlarına kadar sonra ne olduysa ben devamlı eskileri sevmeye başladım önce Grease'in müziklerine bittim bir deee geçen sene başlayan Glee adlı diziye.Pek bir hareketli,pek bir sıcak geldi bana bazı bölümleri yavan olabiliyor özellikle basit Amerikan muhabbetleri.Glee Club ilk olarak 1787 yılında İngiltere'de Harrow School'da kuruldu.Glee Club'da erkek ve bayan seslerinin birbiri ile karıştırılması sonucunda kısa şarkılar söyleniyordu.Günümüzde farklı boyutlara gelerek işin sahne kısmına da el atıldı.Nip Tuck'un yapımcısı olan Ryan Murphy'den böyle bir iş çıkması da baya sürpriz oldu.
 Bayan karakterlerimize sıcak basmış ki oy anam oy diye koşarak GQ dergisine koşarak poz vermişler.Ne de iyi etmişler :D fotoğrafları görünce biraz şevkim kırıldı yani o kadar sevimli tatlı dizi sen gel sonra böyle değiş falan tabi böyle halleri de güzel :D siz geçin içeri ben geliyorum diyesi geliyor insanın.Hadi bakalım gözlerinize iyi seyirler,fazla bakmayın tansiyonunuz düşmesin





5 Aralık 2010 Pazar

Ay'dan geldim

  Paranoyanın sonu yok her konuda uzar gider düşüncelerle boğuşursunuz.Hele bir de canlı örnek varsa karşınızda içinden çıkılması zordur.Rivayetlere göre öldüğü halde ölmediği iddia edilen ünlüler var; Elvis Presley,The Doors grubunun solisti Jim Morrison,şu aralar yankısı süren Michael Jackson.Ne kadar doğru bilmiyorum ama Jim Morrison'u Paris'te görenlerin var olduğunu iddia edenler var.Buraya kadar bu ünlüler ile ilgili olan çoğu bilgi iddia,rivayet ve -miş'li geçmiş zaman.

  O zaman,
 Andy Kaufman 17 Ocak, 1949 – May 16, 1984 tarihlerinde yaşamış (Çok kötü bir şaka yaptı) olan bir komedyendir ama bildiğiniz kalıplarda bir komedyen değil.Tv'de garip hareketlerde bulunan hiç konuşmadan duran veya sadece pikap açıp dinleten başkalarının kılığına girip türlü şakalar yapan bir adam.Hatta Stand-Up kavramını getiren birisi bile deniyor kendisi için.Çoğu yerde Tony Clifton adlı şarkıcı kılığına girip,sesini değiştirerek şarkılar bile söylüyormuş.Andy o kadar kafa yapmış ki milletle Tony Clifton'ın bile gerçek olup olmadığı muallakta kalmış :) normalde anlatılan Tony Clifton alt sahnelerde yer alan bir şarkıcı ve Andy bunu kullanıp onun parlamasını sağlamış ama araştırmalar sonucu sadece Andy Kaufman'ın canlandırdığı bir karakter olduğu sonucuna ulaşılmış.Andy Kaufman 84 senesinde ölümcül olan bir hastalığa yakalanıyor (Akciğer Kanseri) ve yine sevenlerini hüzüne boğuyor.Hatta 2002 yazında kanepemde man on the moon adlı parçayla kendimden geçtiğimde yahu ben neden man on the moon filmini izlemiyorum?Demiştim kendi kendime Dvd sürücüye sahip olmadığım zamanların verdiği acıyla atraksiyon yapıp orjinal vcd cd'sini alarak izlemiştim.Final sahnesinde biraz hüzüne boğulmuştum bende hele hele Jim Carrey'nin performansı o Andy'i gördüğü zamanlardaki performansının aynısını gösterdiğinden dolayı bir kez daha hayran kalmışlar (Jim Carrey hangi filmin hakkını vermedi ki?) ama 21 Mayıs 2004 tarihinde birisi çıkageldi.

 Cö ööööööö
 Ölmedim yaşıyorum diyerek herkese selam veren.Andy Kaufman'ın ta kendisiydi.Neden böyle bir şeye gerek duydu? Amaç neydi? O sırada neler hangi işlerle meşgul oldu? Bunlara cevap verilmesi gerekiyordu ama pek net bir şey yok hala etrafta.Zamanında çok paralar kazandığından dolayı starlığın verdiği bunalımdan dolayı böyle bir yol izledi diyenler de az değil.

 Bize de "If you believe they put a man on the moon" demek düşüyor.
Andy Ölmedi ahanda bakın
Vay anasını sayın seyirciler

Eğer film müzikleri ile ilgileniyorsanız sizin için kaçırmamanızı öneriyorum.Şimdilik iki tane hit olmuş hem Man on the moon hem de R.E.M. Hit'i olmuş parçalar ile uğurluyorum sizi;


Man on the moon

REM - Man on the Moon
Yükleyen bebepanda. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

The Great Beyond 

R.E.M - the great beyond
Yükleyen arakis51. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Hoşgeldin Üstad

 Bir tat bir doku adlı stand-up gösterisi başladığı zamanlar ben daha ortaokul zamanlarındaydım o zaman o kültüre hepimiz hazır değildik ama işte o şanslı kalabalıktan biri olmak istemişimdir ama gidemedik 18'imizde bile değildik anne baba zaten her şeye öcü gibi bakarken ben de öyle afişlere bakardım.Sonra zaten CD'leri ve kasetleri çıkınca işte hakikatten mizah gücü yüksek birinin varlığına ihtiyacımız olduğunu anlamıştık.Mizahçı adamın malzemesi ile komedi işine bulaşmış kişinin işleri gerçekten birbiri ile ayrılabiliyor.Mizahçı adam reaksiyonu iyi aldığı zaman (diğer işlere göre daha iyi gözlemler) çok mutlu olabiliyor.İşin burasını biraz uzattım onun da nedeni şu; Cem Yılmaz çok güldüren biri olarak kafalara kazındı ve çektiği her filmde muhakkak yarılmak zorunlu hale geldi gibi algılandı hatta Yahşi Batı'da çok gülmedik diye tepki verenler oldu.Halbu ki oradaki ince mizahi öğeler iyi algılansa zaten film baştan aşşağıya çoğu şeylere giydiriyor ama biraz da seyircinin odundan bir üst level'a geçmesi gerekiyor.Bunun en son örneğin ise CM YLMZ SORU ve CEVAP adlı dvd'sinde gördük (sahne şovu diyemiyorum çünkü konsept tamamiyle farklı bir kaç hatırı sayılır üniversitede Cem Yılmaz'ın Üni öğrencileri ile yaptığı söyleşiler) bir kaç saatlik süre boyunca çeşitli espriler havalarda uçuştu ve abimizin gözlemlediği tekrar sorular çok çarpıcıydı.Ayyakkabı kalınlığı,filmlerdeki oyuncular vs vs... Gözlemden ortaya çıkan sonuçlar Ülkemizde ki yeni nesil olarak kabul edilen Üni öğrencilerinin düşünme tarzı,konuştukları konular ve verilen dikkat.Sadece izlemek istediğinizde saatlerce gülebilirsiniz ama o kadar süre boyunca tek akıllı soru geliyor o da 15 yaşında ufak bir kızdan.Yanılmıyorsam Eskişehir Üni'deyken soru soruluyor.Gülerken tabi düşünmüyoruz ama sonrasında ise nelere güldüğümüze de bakmak lazım diye düşünüyorum.Edinebilirseniz de mutlaka CM YLMZ SORU ve CEVAP DVD'sini alın derim.Şimdiden iyi seyirler

Dikkaaaat! Kıçınız başınız oynamasın

 Pek kızgın değildim bu akşam hatta keyiften böyle konuşuyor olabilme ihtimali çok çok yüksek.Sayfaları gezerken wikipedia arama sonucu çıktı bakayım dedim.Sonra üstte wiki uyarı penceresi çıktı kurucusu olan Jimmy Wales abi çok güzel açıklamada bulunmuş kuruluşu kısaca anlatmış ve insancıl bir dille de bağış hakkında bilgilendirmiş bizi.Buraya kadar eyvallah,wiki bilindiği üzere kaynak gösterilmek suretiyle özgür ve geliştirilebilir bir ansiklopedi,bir bilgi hazinesi ama tabi bizim Türk Milleti rahat durur mu? Durmaz ille de fırlamalık yapacak ya ota boka el atar.Geçenlerde TV'de Canlı Para diye bir yarışma programı vardı oradaki sorulardan birince hangisi daha önce yapılmıştır? Sorusunda Eyfel-Özgürlük Heykeli vardı netten araştırırken gele gele yine bana denk gelen bir mallık vurdu :D komik ama aslında ağlayacak halimize gülme sendromlarından bir tanesiydi.Artık kim değiştirdiyse "Eyfel Kulesi 1914 yılında Altay Spor Kulübü'nün kuruluşunu kutlamak amacıyla 23 saatte japon işçiler tarafından yapılmıştır" ibaresi ile karşılaşarak sandalyeden düşüyordum.

 Bazen nete sansür geliyor ya işte bunların haklı sebeplerinden bir tanesi belki ufak ama kim bilir başka neler oluyor?Bu zihniyete burayı açmayacaksın ;)

 Efenim Jimmy abimizin çok önemli bir duyurusu;












Bu da Eifel Kulesi için fırlamanın önde gideni,sever misin,sabaha mı bırakırsın? Seçim senin

25 Kasım 2010 Perşembe

Ne kadar sevimli?

 Ayakta tutan,moral veren,bi tarafıma koyan şarkılara sahip Mor ve Ötesi grubunun yeni ingilizce parçası çıkmış tabi bizim yeni haberimiz oluyor.Dün akşam fanı olan arkadaşım Elif'ten önce bir istek olarak n'oooolur bu parçayı bana bulur musun demesi üzerine dur bakayım bir de ben dinleyeyim dedim.Önce kendime gelemedim ritim gitar gerçekten güzel hele bateri ritimleri başarılı buldum ama birden bire böyle ingiliz mingiliz olaylarına girmelerine anlam veremedim.Sanırım Eurovision olayı için mi dedim ama daha vakti bile gelmemişti.Neyse biz dinlememize bakalım klibi sizlere dailymotion'dan sunuyorum ilk başta garip gelebilir 360 derece görüntü oluşturularak yapılmış aslı ve doritosun sitesinde mevcut size hepsinin aynı karede olduğu video ve diğerini suayım fazla bekletmeden;

 Loveliest Mistake

Mor ve ötesi loveliest mistake Doritos late Night 360 degree
Yükleyen bbbaristan. - Diğer müzik videolarına göz atın.

Doritos'un sitesinde yakınlaşabilir istediğiniz tarafa gidip zoom yapabilirsiniz (Eğer Pc'niz iyiyse tavsiye ederim işkenceye dönebiliyor ;)

 http://www.doritoslatenight.com/

23 Kasım 2010 Salı

Bu da güzel

  Bazı filmlerin soundtracklerinde kalakalıyorum put gibi.Ya o sahne ile birleştiğinden midir nedir? Ya da farklı şeyler anımsatıyor sanırım.Scott Pilgrim filminin tanıtımını yapmıştık.Türkiye'ye ne zaman gelir orası bilinmez ama (gelir mi o bile bilinmez) ben dvd'yi edindim ve hakikatten de beklediğim bir film olmuş,o atari grafikleri araya serpiştirilmiş daha bir hoş olmuş.Kahramanımız Scott'ın hafif aşk hayatını ele alıyor.Tamam daha uzatmıyorum Scott'ın film içinde sevgilisi ile konsere gittiği bir sahne var (eski kız arkadaşının grubu) orada karşılaştığı durum çok güzel anlatmış ve o olayın biraz benzeri de sanırım  benim başıma geldiğinden midir,nedir?Etkilendim ve o esnada da başka bir grup keşfettim; Metric indie rock icra eden grup son Fantasies albümü ile yerini almış 2009 tarihli albümü ile parçalar çok hoşuma gitti özellikle "Sick Muse" dahil olmak üzere ilk üç parça.Kanada asıllı grup gerçekten övgüyü hakediyor.Sizleri önce yine Metric parçası olan Black Sheep ve sonrasında da Sick Muse.İyi seyirler


 Metric-Black Sheep (Video korumalı olduğundan sayfaya yapışmıyor ama link aşağıda)
http://www.youtube.com/watch?v=-jMruFHTwrY&feature=related

Metric-Sick Muse



 

21 Kasım 2010 Pazar

Ey ahali gel gel bak :D

 Psikopat olmadıkça özümüzde hep bir şeyler yapmak,tasarlamak ve sonunda da sunmak var.Hele başarının sizin için sonu gelmiyorsa bu devamlı olan bir dürtü olarak içinizde kalıyor.Facebook'da solaklar grubuna üyeyim (aslında hem sağlak hem de solağım ama) neyse böyle değişik ve enteresan etkinlikler oldu mu da katılırım,maksat insan tanıyalım iş kolu vs. bu akşam da posta kutusuna mesaj geldi herhalde adamın canına tak etmiş ki içini döktürmüş :D yahu daha dün tanıştığım adam benle konuşmuyor face'deki ilkokuldakiler birbirinin suratına bakmıyor sen ne diyorsun? :D solaklar buluşması gerçekleşmemiş :D hani bir Ülke için barış umutları olur iç yanarsın da solakların bir araya gelmemesi çok da büyütülecek bir olay değil şayet kendisi Boğaz Köprüsüne çıkmaz ise :D

 Çok güzel halka seslenmiş.Parti başkanı olsa oy verecektim o derece gaza geldim beaaah

20 Kasım 2010 Cumartesi

Banka kartımın LCD ekranı

 Türkiye'de bankacılık işlemlerinde genelde hep olumsuz şeyler yazıyorum ama bakmayın Avrupa'dan daha esnek işlemler bu[arada] atm'sinden tutunda işte telefon bankacılığına kadar ama bir o kadar da müşterinin canına okuyorlar.Onu bırakalım da bir yenilikten bahsedeyim size.Visa'nın yurtdışında duyurduğu ekranı olan kredi kartını Ülkemize getiren ilk banka TEB'i kutluyorum.Neden? Bakiye sorma veya ne kadar limitiniz olduğunu telefon etmeden veya bankamatiğe gitmeden direk kredi kartınızın ekranından öğreneceksiniz.Çok da güzel bir şey işte bu tip işler gerçekten de hayatı kolaylaştıran işlemler.Televizyonda reklamı çıktı mı bilmiyorum ama eminim ki diğer bankalar çıkarsaydı yeri göğü inletirdi, o da ayrı mesele tabi.Bakalım daha neler olacak.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Bu Elma Zehirli Değil

 Elma her zaman temsili olarak Adem Babamız ve Havva Anamızın Cennet'den kovulma olarak tasvir edilen meyve olarak anılmıştır.Halbuki her elma da bir kötülük aracı değildir aksine yeni ufuklar açabilir hatta ve hatta kendi fanlarını bile oluşturabilir.Sene 1998 zamanları belki biraz daha önceleri atari verdiği o 8 bitlik maceraların artık haz vermediği zamanlardı.Sıra PC denilen daha gelişmiş olan ağabeylerine sıra gelmişti.Akşam gazetesinin yine salak bir kampanyasına gözlerimi dikmiştim o zamanlar işlemciler mmx 133 Mhz falan 16 MB ram düşünün yani içimiz gidiyor :D bir de eşşek yüküyle de kupon biriktiriyorduk 500 küsur toplanında alacaktık ama gazete başı kıçı oynatınca onun da ne bok olduğu ortaya çıkmıştı.Hayallerim bildiğin suya arıtılmamış şebeke suyuna düşmüştü.Sonra Milliyet gazetesinin bir reklamı ortaya çıkmıştı herkese Machintosh vereceklerdi kuponla tabii ki de  :D gaza gelmiştim ama aileden onay çıkmayınca ben de umudumu yitirmiştim.Sahibi olamadığım Mac'e platonik bir aşk beslemiştim daha windows kullanamayan bebe Mac Os sistemine aşık oluvermişti.Toy R'us adlı oyuncak mağazasında ilk defa ona dokunabilecektim,heyecandan ellerim tiriyordu bildiğin insan gibi seviyordum onu :D kasa hiç ısınmıyordu.Sonraları Pc sahibi olduk tabi 433 celeron 32 MB RAM hiç unutmam intel bütünleşik ekran kartı :D

 Seneler geçer,ağaçlar yapraklarını döker.Ben kocam adam olurum sene de 2006-2007 olur.Sevdiğim bir arkadaşımdan rica etmiştim Abd'den biriktirdiğim para ile bir mac getirttirdim.İlk gördüğümde işte o aşk anlatılmazdı hakikatten böyle kar gibi bembeyaz kasası ile beni benden aldı.Şu anda da hala sevişiriz kendisiyle :D özellikle video işlerinde bana çok yardımcı oluyor.Şu sıralar da deneysel bir kaç müzik parçası üzerinde çalışıyorum yine içerdiği programlar sağolsun çok yardımcı oluyor. Aslında pek fazla kıyaslama işine girmeyeceğim.
 Bir başka olay ise iki gün önce Apple kendi sitesinde Itunes adlı müzik programını kapadı ama iki günlüğüne tabi.Unutamayacağımız bir gün olacakmış hatta öyle söylüyorlardı.Herhalde artık programların itunes üzerinden satın alınması falan diyecektim de bunun unutulmayacak bir gün olması ile ne alaka var derken meğer olay "The Beatles" grubunun bütün şarkılarını ve görüntülerini Apple dijital ortama aktarması imiş.Bunun büyük bir gün olmasını biz anlayamamıştık tamam fanları için gerçekten büyük bir şey olabilir ama (yayınlanmamış görüntüler ve şarkılar) Steve Jobs (Apple'ın sahibi) için başka bir anlam taşıyordu.Apple müzik şirketi olarak Beatles ile ilgiliydi yani öyle bir şirket daha vardı ama sadece işleri müzik kayıtları işi yapmaktı.Steve Jobs böyle bir hamle yaptığına göre artık bu engeli de ortadan kaldırmış gözüküyor.Hayırlı olsun diyelim ve son söz olarak belki bir gün siz de Mac Os dünyası ile tanışırsınız ;) (Her ne kadar hem win hem de mac os kullansam da mac os daha akıllı ve daha kolay)

Anaaaa

 Eskilerin dizileri hakikatten iyimiş ya şimdikileri görünce ve muhabbetleri dinleyince,yahu reyting denen cansız nesne patlaması olması için her dizide ya tecavüz ya da entrika boyutunda sevişmeler olması gerekiyor (Toplum yozlaşması) Eskilerden çıkarttığımız bir dizimiz de "Ana" adlı komedi mafya dizisi Yönetmeni Oğuz Yalçın ve Senaryosu da Kandemir Konduk'a ait.Ana'ya bak Ana'ya eder üç beş Baba'ya :)

13 Kasım 2010 Cumartesi

Ne yaptık?

 Etkinliklere pek fazla takılamadım. diyecekken dün plansız bir şekilde kendimizi Balans'daki Teoman konserine attık.Hep yabancı etkinlikleri takip edecek değiliz ya.Biraz o aşk kokan,biraz da iğneleyen sözlerine eşlik üzerine de dans ettik iyi oldu biraz hafiflemiş hissettim kendimi.Ara verildiği sırada bir kaç saniye süren bir tartışma çıktı neyse ki o da bastırıldı (ya kız mevzusu ya da devamlı öne arkaya geçen tiplerin rahatsız etmesi) Onun dışında gece vakti bir anda şimşek çakarcasına bir fikir geldi.İlk senaryo doğaçlamaydı tabi kamera amatördü ama ikinci çektiğimiz daha komplike ve hazırlıklıydı.Bir karakter hayal ettik.Yapı sektöründe yılların tecrübesi ve ilklere imza atan bir kişilik ortaya çıkardık :D Adı da Tursun Yaptıbitirdu.Çok sevdiğim arkadaşımı da yanıma aldım o tipledi ben kamera arkasından gözlemledim.Belki beğenirsiniz,hatta olumlu olumsuz eleştirileriniz veya fikirleriniz varsa onları da yazmanızı isterim ki biz de eksiklerimizi görelim efendim.İşte karşınızda Tursun Yaptıbitirdu;

Tursun Bey kendinden bahsediyor (linkler youtube'dur)

iphone kamerası ile çekildiğinden normal video çerçevesine uymuyor buraya entegreli yapmaya çalıştığımızda o yüzden direk linkini veriyorum sizlere tıkla bakalım

Tursun Bey Pazar Keyfine konuk oluyor ama ortalığı yardırıyor :D

6 Kasım 2010 Cumartesi

Kısa bir parça

 Yahu hakikatten bende bir kör mıknatıslık var ama kaçarı da yok yani.Hep böyle tüm acayipler beni mi bulur diye sorardım kendi kendime meğersem bayiliğini almışım da haberim yokmuş.Çoğunlukla kendi kendimle hesaplaşırım ve her hesaplaşma sonunda kendi iç sesime karşı şunu sorarım; Sence? Bence? Geçen hafta cuma namazında tıkış tıkış saf bulmaya çalışırken adamın biri de pentium çift çekirdekli bilgisayar kasası ile içeri girince bütün bünye darmadağın oldu.Hatta bir kaç kişi daha dağılmıştı da hoca zor toparladı.

 Bu cuma günü de bir arkadaşla Bakırköy'de buluşup kamera alacaktık.İşimizi hallettik ara sokaklardan birinde hesabımızın olduğu bankanın atm bölümünden halledecektik durumumuzu tabi önümüzde bir beş kişi vardı.Kendim,pek şeyimden aşşa kasımpaşa stadı olduğu için pek iplemem ama orada işlem yapan elemanın tedirginliğini,arkasına yarım bakış ve hay anasını... moduna girip ayaklarıyla hızlı tempo tutuşunu görünce biraz keyiflendim.Sanırım hafif manyaklık var bünyemde.

 Bazı iş çevrelerinin ve kimi insan psikolojilerinin çok tutarlı olmadığını halbuki mantık çerçevesinde bakıldığında bunun son derece akıllı bir şekilde işleyebildiğini gördüm.Mesela o banka atm'sinde beklerken yan tarafta yine aynı bankaya ait kredi kart standı vardı ve arkadaş oradaki bayanla önceden muhabbeti kurduğundan sonraki kredi kartı muhabbetine ben dahil olacaktım.Bu sefer konu benim kart çıkartıp,çıkartmama işine geldi ve ben kabul etmedim tabi hayalleri suya düşen çalışanımız hiç oralı olmuyordu durumu da anlattım kendisine çok ısrar etmeye başladı (reklam olmasın) donus gs kart çıkartmak istiyordu bende devamlı kullandığım iki kartımı saydım ve nedenlerini gayet iyice açıkladım ama buna karşın hala beş-altı yaş arası istediği olmayan mağdur bir çocuk moduna giriyor insanlar hemen surat ve sizle alakası olmayan bir birey.İpliyor muyum? Şeyimde bile değil.Keza aynısı iki sene önceki blues festivali için geçerliydi güzel bir bayan önce geldi yanımıza stand etrafından bizim bir şeyler almamız için ısrar ediyordu,şahsen kara kaşına kara gözü için almayacaktım ve gerçekten de o zaman hoş ürünler yoktu.Trip yine aynı trip.O psikolojiyi de anlıyorum fakat hitap etmiyorsa veya işime yaramıyorsa neden yelteneyim?Elbet benden başkaları da var bu Dünya'da :)

 Öğretmen olmak acaba nasıl bir şeydir diye sorardım kendime ilkokul evresinde.Başımızda cadı gibi bir öğretmen olunca,bir de o yaşta empati kurmak nedir?O kelime nedir?Bilmiyorduk işte kendi kendime acaba ben ilerde öyle olsam ne olurdu derken,başımıza geldi ama sporlu olarak.Ara ara deliriyorum özellikle ufak yaş grubunda bazen onları düşünüyorum ama öyle değil işte.Çocuk yetiştirmede ne gibi detaylar var? Sınır nedir? veya dikkat edilecek püf noktaları nedir? Gibisinden kitap yazabileceğimi farkettim.Gün geçtikçe daha yeni şeyler öğreniyorum ama şurası kesin ki her dediği hiç bir zaman yapılmayacak ve TV denilen o salak aletin başına bırakılıp kendi şeyimizin derdine düşmeyeceğiz.Emek isteyen bir iş,bir birey yetiştirmek.Belki ömrünüz geçiyor ama onun tadı sanırım bambaşka kim bilir şimdi benim olsa farklı düşünür müydüm acaba?

 Inception adlı filmi yeni edindim ve insan rüyasına nasıl saygı duruşu yapılacağı iyi bilinmiş.Özellikle de o her insanın bir "Sabit'i" olması fikri son derece muazzam.İzlemiş de hala anlamayan varsa ben de biraz katkıda bulunayım; Rüyalarınızda çoğu zaman yapmak istediğiniz şeyi zorlarsınız ama gerçekleşmez.Mesela kapı açıksa o esnada siz müdahale edip onu kapayamıyorsunuz.Ne bileyim bir olayı tersine alma gibi gerçi rüyanın derinliğine göre de değişiyor efenim.Bu salı günü edinmiştim hep eve yorgun gelmekten anca cuma günü bitirebildim filmi yuh diyorum kendi kendime :D iki buçuk saat ama film.Bir gün tekrar baştan uyumadan izleyeceğim.

 İçimde bir ümit kıpırdanması var sanki böyle bir şeyler yeşerecekmiş gibi ama neyle alakalı yine bilmiyorum.

 Bir arkadaşımla kısa film çeviri fikri üzerine farklı bir karakter ortaya çıkardık onunla ilgili de kısa kısa bölümler çekiyoruz,eğleniyoruz.En kötüsünden arkaya baktığımızda güzel bir anı olur :)

 Buna paralel yine çok sevdiğim bir şarkıya klip çekeceğim "The Apologist" diye.Hasta olan bir bireyin göya iyileştikten sonra etrafındakilerden devamlı özür dilemesini ele alıyormuş.Tabi ben etrafımda çok insan bulamadığım için bunu nasıl anlatacağımı uzun uzadıya düşündüm ve projemi hazırladım fırsat buldukça evde çalışmaları yapacağım bir de içimi darmadağın eden iki şarkıya da ilerleyen zamanlarda klip çekeceğim.İyi oluıyor aslında kafam da dağılıyor tabi önce yaptığım işleri kendime sindirmem gerek.

 Şu aralar sevgi kelimesi zerre kadar yakınımdan geçmiyor.Çocukça tavırlardan ve köpek çektirmeden bıktığımdan dolayı iki gönül bir olursa fikri gayet mantıklı geliyor.Mantık olursa da ilişki olacağına inanıyorum.Bir şeyler olur mu acep?

 En azından Avrupa'dan bildiğim kadarıyla da insanlar birbirlerine sokakta veya herhangi bir yerde dokunma çabası içinde değiller.Fransa'dan hatırlıyorum neredeyse abartmıyorum iki yüz metre karşıdan gelen bir yaya eğer aynı yoldaysak beni görüp hafif kenara çekiliyordu.Keza Amerika'da ki arkadaşım da bunu onaylıyor.Bizim bu [arada] ise herkes birbirine omuz atmaya çalışıyor.Metrekare başına düşen insan sayısı bile fazla bu şehirde (İstanbul)

 Çalıştığım ilk zamanlarda suratıma tokat gibi ama komik sözler sarfeden bir bayan vardı ki kullandığı kelimeler hep maddiyat ile alakalıydı ki hatta kendi hayalimi ona anlattığımda dalga geçmişti.Kendisi ile hiçbir şekilde muhabbetim yok ama hayallerimi adım adım gerçekleştirmenin o sıcacık mutluluğu sanırım beni o zararlılardan koruyor.Allah kıymet bilene düşürsün efendim.

 İş temposu,yok efendim işte erkek kalkmak veya ne bileyim,fazladan çalışmak gibi etmenler fazla yormuyorda,insanlarla uğraşmak fena halde beynimi yoruyor.Hele o naz niyazlar yok mu? Bitiriyor bünyeyi.Sanırım ondan gece kuşu olarak geziyorum.


 Bakalım hayat daha hangi sürprizleri karşıma çıkaracak?

3 Kasım 2010 Çarşamba

Efes Blues Festivali Bileti

 Eveet geçen hafta bazı ufak sorunlar olduğundan bu haftaya aldım sorumu.Bu sene 21.'si düzenlenen Efes Blues Festivali'nin geçen seneki sanatçılarından bir tanesini aşşağıdaki mail adresine konu başlığı "Efes Blues" adı altında bana gönderen ilk kişiye bileti kargo yoluyla yollayacağım.

Çok da zor olmasa gerek,geçin klavyenin başına ;)

limpxit@gmail.com

28 Ekim 2010 Perşembe

Olmuş,olacak,oluyor

 Yine kısa kısa gözüme çarpan köşecik haberlele sizleri selamlıyorum.
 Geçen hafta mail kutuma düşen bir Microsoft haberine göre Windows Live Spaces alanı (Blog alanı ve şimdilerde daha çok sosyalleşme platformu) artık yerini WordPress.com'a bırakıyor.Açıkçası iyi oldu da diyebilirim spaces sayfanız sadece msn kullanıcıları ile daha çok haşır neşirdi ve oraya da yazdıklarım özellikle de ilk zamanlarda ki aşırı politik nedenlerden dolayı kapanmıştı.Sinirlenmiştim :) yılmadım yine yazmaya devam ettim.Kafamda oluşan her yeni fikirle kendimi yeniden yoğuruyorum inşallah WordPress ile de iyi bir platform yakalayabiliriz.Bana kapanması için verilen tarih 16,Mart fotoğraflar gitse problem değil de o kadar deneme ve içimden gelen yazılar var bir yedeğini alsam iyi olacak unutmadan.


 Hiç kimse bir Mcfly'a tavuk diyemez!

 Bu sözler bir yerden tanıdık geldi mi?Gelmediyse biraz daha geriye gidelim,hatta araba ile gidelim.Zaman sıçrayışları yapmak insanın uçmaktan sonra bir diğer tutkusu olmuştur diyebilirim.Hatta hayatımızda yaptığımız hatalarda bile "Keşke zamanı tersine çevirebilsem" dediğimiz mutlaka olmuştur.Geleceğe dönüş filmi bizi o zamanlar tam kalbimizden vurmuştu tabi teknoloji de bu kadar parlak değildi ve ilk filmden sonra üçlemesi oldu.Dr. Emmett Brown ve Marty Mcfly'ın macerları ve başlarından geçenler bizi bizden aldı.Hele o "Power of Love" adlı şarkı da kült haline gelmiştir sanırım.Geleceğe Dönüş filmi 25. yaşına girdi.25 seneden sonra hala karakterleri capcanlı görmek beni ayrı sevindiriyor.Aslında dördüncü de olsa fena olmazdı diyorum kendi kendime en son zaman makinası bir tren olmuştu ve Doktor acaba ne yapıyordur diye merak konusu oldu.
 Bu sahne unutulmayacaklar arasında."Marty Johhny be good" parçasını çaldıktan sonra asıl görevi olan geçmişteki anne ve babasını tanıştırmaktı bu kareden sonra da işlerin iyi kötü gittiğini söyleyemeyiz.








Yanık Marty Mcfly 
marty mcfly - johnny b. goode from etsw on Vimeo.


 Haydi gel içelim

 Haydi gel içelim diyorduk da şu andan itibaren pek iştahlı olduğumu söyleyemeyeceğim.İçkiye ÖTV zammı geldi.Zıkkımın pekini iç de diyebilirsiniz o da kabulümüzdür.Kırk yılda bir yapıyoruz onu da hani çok keyifli olunca hani insanlar dertten içer,sıkıntıdan,boku püsüründen falan ama bize sanırım ters etki yapıyor.Bu [aralar] içki sofrasına konuk olduğum misafir arkadaşları ertesi hafta bir şekilde bir yerlerde görüyorum merhaba hatırladınız mı?Diyorum ama hatırlayan aşk olsun ölçü mü kaçıyor anlamıyorum :) Gelen zamların özetine; Alkollü içkilerdeki maktu ÖTV, alkollü ürünlerin sadece içerdiği alkol miktarına uygulanıyor. Örneğin 35'lik rakı, yüzde 45 alkol içeriyor. Maktu ÖTV de, bu alkol miktarı üzerinden hesaplanıyor.
Buna göre yeni düzenlemenin ardından 70'lik rakıda 12 lira 47 kuruş olan maktu ÖTV tutarı, 16 lira 22 kuruşa çıktı. Bu durumda 70'lik rakının vergi yükünde 3 lira 75 kuruş lira artış meydana geldi. Rakının ÖTV'sindeki artış, oransal olarak ise yüzde 30 oldu.

 Fatmagül'ün suçu kıçı başı oynamasıydı
Hangi TV kanalında bile oynuyor haberim yok.Bir kaç kişinin ağzından duyuyorum.Yokbir yerde kıstırıyorlarmış da falan filan kız gidiyormuş kötü ellere.Toplumu yozlaştıran gerzek bir dizi daha karşımızda.Bir de demezler mi ya yok aslında bu dizinin içinde başka mesajlarda var anasını satayım işte Kurtlar Vadisi'nde Türkiye'yi siyah filmle kaplı arabalara ve belinde silah taşıyan insanlara çevirdiniz.Bu diziyle de bakın bakalım diğer tecavüz olaylarında patlak oluyor mu olmuyor mu?Bir de şişme bebek olayına el atmış birileri Allah akıl ve en yağsızından fikir versin diyorum.

  Çalınacak ne kaldı? Cevap A şıkkı dötümdeki don
 KPSS Skandalı ve çok geçmeden ÖSS sınavı soruları için ortaya çıkan skandallar birbiri ardına gözler önüne serildi.Sanki hiç bir şey yokmuşçasına da vurdumduymaz davrandı yukarıdakiler.Kimilerinin sesi çıkmadı bile.Tam bu kargaşa yeniden yatışırken ortaya bir de ehliyet sınavı soruları çıktı.Yahu ne acayip iş bilemedim ben yahu.Ulan bende ehliyet kursuna yazıldığımda tamam bir yusufçuk bir 3,5'luk korkularına kapıldım ama toydum sonra baktım ki kitabı yutup biraz da pratik yapınca bunlar havada karada yapılabiliniyormuş ama kardeşim sen gel bunda da kopya çek yuh yani sen valla ehliyet alma ben sana Haşim İşçan Geçidinden bisiklet alayım 4 teker sağlam valla ;) çok zekiler bluetooth'lu silgiler falan bir opereyşınlara bürünmüşler efendim.Detaylar için;Detayım bana tıkla ;)

26 Ekim 2010 Salı

Geliyorum Demez!

  Salla,oyna eller havaya diyemeden ansızın bizler uykuda iken 7,4 ile sarsıldık birden.Sonrasına kimin ne halt yediği,hangi muhitin ne kadar güvenli olduğu ve en azından insanımızın ne kadar bilinçli olduğu ortaya çıkmıştı akabinde de deprem uzmanlarının seksi erkek seçilmesine kadar türlü aptallıklar da yapılmadı değil (E burası Türkiye) 17 Ağustos depreminden sonra neler değişti.Öncelikle o depremden sonra artçılar belli bir süre devam etti TV kanallarında kapalı ortamlarda neler yapılacağı bir bir anlatıldı,evlerde öncelik verilmesi gereken deprem çantaları hazırlandı.Fay hatları aylarca gözlem altına alındı.Yanılmıyorsam bahsetmiştim yine bir bölümde Eylül veya Ekim ayında bir anlık artçı ile yeniden uyandık.Maalesef fotoselli bir bünyemiz olduğundan illa ki birileri bizi uyandırmalıydı.
 İnsanoğlunun en büyük hatalarından biri olan "Kendi başına gelmedikçe anlamaz!" Tezimi her zaman savunmuşumdur.Uçaklarda belirli miktarda sıvı alımına (300ml'den fazlası) kısıtlama gelmesi,o da bu tedbirden önce bir delinin uçakta 300 ml sıvı fazlası ile bomba yapmasından kaynaklanması ve sonradan önlemin alınması keza alışveriş merkezlerindeki standart güvenlik prosedürleri.Fazla dağılmayalım.Deprem sonrası dayanıksız bölgeler ortaya çıktı.Avcılar (sahile yakın bulunduğu için),Beylikdüzü (ama orası ile ilgili net bir şey anlamadım),daha bir çok ilde buna benzer risk haritaları çıktı.O zamandan bu zamana değişen tek şey bazı binaların temel güçlendirme girişimleri oldu ve bugün okuduğum bir haberde sanırım Ülke'nin bu alanda etkilenen kişileri veya semtlerin yüzlerini güldürecek.
  Haber: "İstanbul'a özel deprem kanunu"

7 bakanın da hazır bulunduğu toplantıda Başbakan’a olası deprem tablosu aktarıldı: ‘24 bin bina yıkılacak, toplam maliyet 60 milyar dolar.’ Başbakan ise binaların yıkılarak yeni binaların yapılmasını sağlayacak kanun tasarısı için talimat verdi: “Yıl sonuna kadar yetişsin.”

Ayrıntılı detay için: Tıklatın

Risk haritası ortaya çıkarılmış.Darısı diğer illerin başına.Bazen her türlü olumsuzluğa karşı yine kendime soruyorum.Akıllanıyor muyuz?

24 Ekim 2010 Pazar

Orianthi

 Güzel bir bayan elektro gitar ile buluşursa ne olur? Ortaya Orianthi adlı bir bayan çıkarmış.Bugün bunu gördük,sadece bugün değil görmüş olduk.Ağustos ayında bir arkadaşımın facebook sayfasında Michael Jackson-Beat it'de ki elektro solosunu sarışın bir bayan deli gibi çalıyordu.Yok ya olamaz bir yerden playback falan oluyordur dedim veya sadece o parçayı çalışmıştır diye kendimi avutuyordum sonra şans eseri geçenlerde youtube'da videoları karıştırırken yine ünlü virtiöz steve vai ile beraber bu bayanı gördüm izleyeyim dedim o zaman,iyi ki de izlemişim ne de güzel çalıyormuş yahu.
 İsmi Orianthi Panagaris 22 Ocak 1985 doğumlu Yunan asıllı Avustralya'lı şarkıcı,söz yazarı ve gitarist.(Her ne hikmetse de Yunanlıları burunlarından anlayabiliyorum :) Şöhreti aslında yeni yeni parlıyor desem yalan olmaz single'ı According to you ile listelerde iyi girişler yapmış olsa da bir kısmını Michael Jackson'ın This is it adlı gösterisine de borçlu.Kimileri Michael gittikten sonra show'un da tamamlanamadığı için pek bir sükse yapamaz dediler ama bir efsane gittikten sonra yenileri doğuyor.
 Çalışmalarına gelecek olursak 2007 tarihli Violet Journey ve sonrasında ise Believe ve Believe II albümlerini yayınladı.Solo bazında bir kaç parçasını dinlediğimden Satriani ve Vai gibi bir çalışmaya sahip olduğunu sandım fakat hayal kırıklığına uğradım.Avril Lavigne'in ilk dönemlerinde ki gibi bir teenage albüm olarak geldi aralarda tabi ki eşşek osurtan soloları attırıyor ama sadece aralarda işte.Yine de sololar için dinlenilesi bir bayan hatta kaç tane böyle bayan var ki diyorum kendime ve sizlere?
 Son olarak eğer Satriani ve Vai'in projeleri olan G3 yeniden turlamaya başlarsa ve Orianthi ablamızı unuturlarsa ayıp etmiş olurlar kız bildiğin öttürüyor yahuuuu gitarı.Sizlere Michael abimiz ile olan beat it solosunu ve tabi ki de Steve Vai ile olan çalışmasını sunuyorum;

Michael abi yak bu[aradan]



Ah ne güzel çalarsın seeeeen

23 Ekim 2010 Cumartesi

Yalan Söylemişler

 Her kafadan bir ses çıkıyor bunlara inanmıyorum.Çoğunlukla sadece gördüklerime.Basına da olan güvenim azaldı çünkü doğru ve dürüst habercilik ilkesi artık yalanolmuş durumda.Çoğunluk gözlerin kendinde olmasını istiyor ve bunun için neler yapıyor bir bilseniz.En azından ismini vermeyeyim belden aşşağı konularda uzman olan doktorun yazdığı gazete sırf onun hastaları var diye satılıyor :) (Ağlanacak halimize gülüyoruz malesef) sorduğunuz zaman da "Yok abi ya sadece ne salak soru sormuşlar onlara bakıyoruz" Cevabı alıyorum.Buraya kadar hafif keyfimiz yerine gelsin diye yazdım.

 Festus Okey 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Beyoğlu Asayiş Şube Müdürlüğü”ne gözaltındayken ölen Nijeryalı sığınmacı Festus Okey’in, bir polis memurunun silahını almak üzere hamle yapması sonucu çıkan arbedede, silahın ateş alması sonucu hayatını kaybettiğini açıkladı.Açıklamada, olaydan sonra yapılan aramalarda Festus Okey’in fotoğrafının bulunduğu bir sahte kimlik ele geçirildiği belirtildi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nin internet sitesinden yapılan açıklamada, 20 Ağustos’ta iki yabancının Taksim’de şüphe üzerine durduruldukları ve üzerlerinin arandığı belirtildi.

Yapılan kontrollerde Festus Okey’in üzerinde satışa hazır durumda kokain bulunduğu kaydedildi.

Nijeryalı sığınmacının gösterdiği belgelerden BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne iltica talebinde bulunduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Açıklamada, karakola sevk edilen Festus Okey’in iç çamaşırı içerisinde de 13 paket daha satışa hazır kokain bulunduğu, Nijeryalı sığınmacının bunun üzerine paniğe kapıldığı belirtildi.

Açıklamada, “Festus Okey paniğe kapılarak polis memuru C.Y.’nin silahını almak üzere hamle yapmış, memurun silahını vermemek için mücadele etmesi neticesinde çıkan arbedede silah ateş almış ve Festus Okey omzundan giren mermi ile yaralanmış, kaldırıldığı Taksim İlkyardım Hastanesi’nde de hayatını kaybetmiştir” denildi.

Açıklamada, mevzuat gereği karakolun sadece nezarethanelerinde kamera bulunduğu, diğer kısımlarda ise izleme yapılmadığı belirtildi. İstanbul Emniyeti, dün üzerinde kokainle yakalanan bir başka yabancının ikametinde ise Festus Okey’in fotoğrafının bulunduğu sahte Somali kimliği ele geçirildiği belirtildi.İncelemede Festus Okey’in arkadaşı olduğu anlaşılan bu kişinin de sığınma talebinde bulunduğu anlaşıldığı belirtildi.


(Fotoğrafa tıkladığınız zaman büyük halinden okuyabiliyorsunuz)

Neye göre hareket ediliyor anlamıyorum.İşin hep aslı sorusu kafalarda soru işareti olarak kalıyor.

Mor ve Ötesi'de Festus isimli bir parça yazmışlardı Masumiyetin Ziyan Olmaz albümüne.Sözler güzel ama biraz faka basılmış...

Festus'u dinlemek için;
Dinle beniiiiiiii 

20 Ekim 2010 Çarşamba

Neler vardı,neler olacak? (Etkinlikler)

 Etkinlik delisi oldum kabul ediyorum ve bunları da bu[araya] aktarırken büyük bir mutluluk duyuyorum.Eğlencesi bol,eğlence bittikten sonraki maceraları da ayrı bir keyif oluyor.Neler yaptık? Nublu'da 13 Ekim'de İlhan Erşahin's Istanbul Sessions'da baya eğlendik hem de Nublu'nun havasını da almış olduk ama amaaaa en çok muradına eren ben oldum sanırım.Önce konser başladan önce Turgut Abi'yi gördüm :) sonra Alp geldi bas gitarını sahneye yerleştirdi,daha sonra oturduğum yerin arkasında Alp ile Turgut abi yanyana konuşuyorlardı.İçimde durdurulamaz bir heyecan ile Alp'e fotoğraf çekilebilir miyiz diye sordum sonuç mutlu son :) bir de konser bitiminde İlhan Erşahin'i tebrik ettim onla da güzel bir anı oldu :) yeni albümden bir kaç parça çaldılar çok da güzeldi hatta yeni albüm daha bomba geliyor diyebilirim.İlhan Abi'ye yeni albümün hazırlıkları ne zaman biter ve bundan sonraki programınız nedir diye sorduğumda tatlı bir tebessüm ile bilmiyorum cevabını aldım :) olsun yine beklemeye değer.Aslın da konser bitiminde sırılsıklam olduk eve varana kadar nezleyi atlatsaydım cumartesi bir daha gidecektim ama kısmet işte :) (Ah bir de tam kadro çekilseydik işte o zaman tadından yenmezdi :)
 Neyse efendim Ekim 23 tarihinde Bronx Pi'de Stereo Total sahneye çıkıyor.Stereo Total ile ne zaman tanıştık?Yanılmıyorsam dört sene önce TV'de Sony tarafından dönen handycam reklamının şarkısı olarak kullanıldı ve oradan şakrı bizim kulağımıza aşina oldu saçma sapandı ama sevdik benimsedik hatta eve bile almayı düşündük alamadık pahalıydı.23 Ekim Saat 22:30'da konser başlar Bronx Pi'de ayrıntılı detaylar aşağıdaki linkte ve hatırlamanız için videoyu da ekliyorum;
Gel bu [aradan] gir

Sony Commercial / Stereo Total from bungalow commercials on Vimeo.
 Bir diğer etkinlik ise fazla detay veremeyeceğim bunlar için çünkü her biri çok çok uzun listeler halinde;
 İş Sanat Klasik ve Caz Konserleri 2010 3 Kasım tarihi ile başlıyor.Özellikle flarmoni orkestraları göz dolduruyor kaçırmamanız gerekenlerden biri de Londra Flarmoni orkestrası efenim.Detaylar için; Gel yamacıma bak ne var


 Akbank Sanat Piyano Günleri ise 10 Kasım ile start alıyor.Gerçi piyano çalma konusunda baya sıcakkanlıyım fakat etkinlikler olunca sade piyano bayıyor beni.Sanırım o kadar da durgun bir bünye yok hala bende :) Detaylar için; Akbank Sanat Piyano Günleri

 Unutmadan yine hatırlatıyorum 27 Ekim'de İKSV'da Marcus Miller Tutu Revisited Performansı var bu kaçırılmayacak inşallah ve yine tekrarlıyorum Kasım 5-6'sı Efes Pilsen Blues Festivali 'de İstanbul'da.Bedava bilet için geri sayımlar başladı haftaya bir veya iki soru soracağım buna vereceğim mail adresine en çabuk doğru yanıtı gönderen bir talihliye iki kişilik blues festivali bileti hediye edeceğim.Şimdilik hoşçakalıııııın,iyi eğlenceler herkeseeeee

Karman biraz da çorman

 20 Ekim 2010 Sabah 11:00 sularından sonra Adnan Polat-Frank Rijkaard görüşmesi tatlı bir sonla bitirilerek Frank hocamız görevini Metin Oktay Tesislerinde bitirdi.
 Futboldan adam akıllı anlamam oyununda tut da artık nesine kadar ama eh işte modunda oynarım çok iyi değilimdir.Çünkü Ülkemizde gördüğüm üzere olaylar başka tarafa çekiliyor hep koskoca 365 gün içinde basın ve kameraların gözü sadece derbiler ve yabancı transferler ile ilgili bir de iki-üç kişilik gruplarla TV'de yapılan programlar.Sporun aslında temelinde yatan aktivite olması değil bir kültürü barındırmasıdır.Gel gör ki bunu uygula.Yapabilirsen ne ala!
 Sabah işe geldiğimde spor okulu odasından kafamı uzattığımda direk Adnan Polat'ı gördüğümde hafif bir yusufçuk olmaya başladı,aslında olmazdı da hani futbol takımı kötü bir gidişat aldığından bize de bomba patlayabilir diye hemen ofise kaçtım.Aşşaıdaki bölümler inceleniyordu :D bende ses yakınlaştıkça yusufçuklarla olan dansım ikiye katlanıyordu.Neyse atlattık dedim hakkatten de öyleydi.Fazla tartışmıyoruz tabi en iyi dileklerimizle hayırlı olsun diyelim diyoruz.İlerleyen saatlerde Fatih Terim ile görüşülmüş anlaşılamamış gerçi iki gün önce web sitelerinde Hagi deniyordu ama ne olacağı bilinmez tabi.Ocak ayında stad açılışı var böyle güzel bir stad için böyle olayların yaşanması biraz gölgeye aldı bizleri ama iyi bir şekilde çıkacağımıza inanıyorum.Fenerbahçe'nin kurulmasında en çok emeği olan bir kulübün (Dostluk ve Rekabet ortamının yitirilmemesi için) ve bundan dolayı da zevk alan bir kulübün alnının akıyla çıkacağına umutla bakıyorum.Haftasonu derbi varmış bakalım oralarda ne olacak?
 Geçen hafta da Tugay Hoca başka bir takımla altyapı maçındaydı orada en son yeniyorlardı izlemek için yukarı çıkmıştık 82. dakikada 2-0 skor vardı tabi ki yenmiştir.Onun da adı geçiyor bakalım neler olacak hep birlikte göreceğiz.Yarın da A Bayan Takım Abdi İpekçi'de Fenerbahçe ile Cumhurbaşkanlığı kupası için mücadele verecek onlarada bol şanslar.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Hastayım size bağyaaaan

 Ergenlik çağımda nasıldım diye düşünüyorum da o zamanlar kafada belirli bir portre de oturmuş bir bayan profili.Saçlar şöyle,kaşlar böyle,boyu posu olsun iki saat eğilmeyeyim işte huyu böyle olsun falan.Daha sonra tabi büyüyünce bunların sadece keşke böyle olsa ve belkilerle olabileceği tokat gibi değil bir posta ile bana ulaştırılmıştı.En azından yauv düzgün biri olsun benim olsun derdim.Nerden girdiysek bu muhabbete de anlamış değilim.Olay şu tabi manken camiasından pek fazla hoşlandığım kişi yok nedense şöyle elmacık kemikleri belirgin bayanlar dikkatimi çekiyor birden ve tabi en önemlisi de içindeki o hayata tutunuş enerjisini gözlerden ve dudaklardan okumak.Bunu belli edebiliyorsa ne mutlu o bayana.

 Grace Slick
Zenci gırtlağı diye bir şey vardır bilirsiniz müzik dünyasında.Ona sahipseniz zaten uuuuv tamam biraz da kendinizi gösterin şöhret kapıları yavaş yavaş aralanacaktır.Grace Slick beyaz bir ablamız ve ses işte dediğim gibi bu özelliklere sahip hem kulakların pasını silecek kadar güçlü ve gücü size hissettirebiliyor ve aynı anda birden de pamuk gibi olabiliyor.Hele bir de o duru güzelliği yok mu beni benden alıyor.Grace Slick ablamızı da Jefferson Airplane grubunun solisti olarak tanımıştık.Hani Jim Carrey'nin Cable Guy adlı filminde ki Somebody to love adlı cover'ı.İşte onu asıl bu ablamız söylüyor ve kendisini bana hayran bıraktırıyor.

 Tabı bu kadar masum olduğuna bakmayın.Hippi dönemlerinin kadını :) hatta bir röportajında elinden gelse dönemin başkanı Nixon'ın yemeğine zehir bile koyacağını kafasına koymuş :)











Videomuzu da ekleyelim ve tabi ki de diğer taraftan Jim abimizinkini de


Jefferson Airplane - Somebody To Love
Yükleyen monamijp. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!

Somebody to Love - Jim Carrey (Cable Guy)
Yükleyen -jim-carrey-. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

Tipimsin

 Saatlerce kalsam gitarla sevişirim çok afedersiniz demeyeceğim valla öyle.Hani kasası bayan vücudu kadar güzel belki ondan mı diyeceğim ama distortion (bozma) sesi beni içeriden içeriden şöyle bir dürter içimi gıdıklar sonra ver elini gitara.Klipte de bir gitarla bir bayan olunca samanlık seyran ve başka şeyler de oluyormuş çok sevdim çok.
 Not: Klip için +16 diyorum kalça,memişler ve çıplaklık öğeleri vardır sonradan uyarmadı demeyin.Hımm doya doya izleyeyim.Gözleriniz yerinden çıkmasın diye normal çerçeve boyutunda sunuyorum.Azmayın pataklarım heeee!


'030' by The Good The Bad (UNCUT) from 030 on Vimeo.

O an'a şahit olmak

 Havada duramadım belki şahitlerim yok ama bu sefer olaya benimle birlikte tanıklık eden birisi var hem de delilleriyle.Yanılmıyorsam iki sene önceydi.Kadıköy'e bir maç çekimine gidiyordum metroda İstanbul Üni.'den Antrenör arkadaşımı gördüm laflaya laflaya Sirkeci'ye kadar geldik.Neyse efenim o okula kaçacaktı ben de vapurla karşıya geçecektim vapurların oradaki üst geçitte bir an şoka uğradık.Hani tamam bir kuş sürüsü görürsünüz ama bunlar rastgele düzende veya işte göç ediyorlarsa belli bir düzende uçarlar giderler,umrunuzda olmaz anlık bakarsınız.Üst geçitin aşşağıya inen kısımın tepesinde kaldık ve O an'a şahit olduk.Bu kuş sürüsü her nasıl oluyorsa değişik şekillere bürünüyordu,inanamadık hala şoktaydık.En sonunda zaten finali yapıp ortadan kayboldular.Ney miydi o? Kalp şekline bürünen bir kuş sürüsü evet önce animasyon veya başka bir şey sandık ama bizimle birlikte olanlar da hala daha inanamıyorlardı.Daha sonra etrafımdaki çoğu arkadaşa anlattım tabi ki de dötünden uyduruyorsuna geldi iş.Ne yapayım o da benim için bir anı kalmıştı taaa ki bu güne kadar.Tesadüfe yine nette bir şeyler araştırırken buldum bu fotoğrafı.
 Somut bir delile dönüştüren bir kişi vardı artık.İstanbul Ticaret Üniversitesi iletişim fakültesi öğrencisi olan İlker Özcivan O an'ı ölümsüzleştirdi.Artık gönül rahatlığı ile anlatabilirim bunu :) bu [aralar] hep aradıklarımı buluyorum haydi hayırlısı :)

12 Ekim 2010 Salı

Aradım Durdum Seniiiii

 Böyle arada bir şey izlersiniz ama o anlık hiç bir kayıt mekanizmanız çalışmaz olan biten rutin gelir size ama o baştan çıkarıcı kişi veya şeyi gördüğünüzde iş işten geçmiştir.Ara da dur bakalım şimdi diye kendi kendinizi yersiniz.Benim de başıma gelenlerden birisi Blink 182 grubunun Always adlı parçasında oynayan hatun ablamızdır.Bir an şimşekler üzerime çaktı ki ne çaktı alamadım bir an kendimi o güzellikten tamam yapay olabilir ama yemede yanın da yat tabiri caizse tam bunun için olabilir.Ablamızın adı Sphie Monk'muş ne aradım da bulamamıştım ismini derken bu gün şansa buluverdim bir de klibi eklerim ve kaçarım iyi seyirler efeniiiim.

blink-182 - Always
Yükleyen universalmusicbelgique. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Etrafımdaki Hayat nasıl bir Hayat?

 Yoğun tempo ile nasıl baş edebilirim derken akşamları eve gelip bir kaç bir şey atıştırıp hemen batti altından dizilere dalıyorum sonra bir silkiniş evet evet yapılacak çok şey var daha temposu bol bu[aranın]
 Olacak O Kadar'dan bir ayrılık daha
  Tiyatro oyuncusu Mehmet Güney hayatını kaybetti.
Güney, Cuma gecesi rahatsızlandı ve komşuları tarafından Taksim İlkyardım Hastanesi'ne kaldırıldı. 70 yaşındaki tiyatro oyuncusu Cumartesi gecesi, hayatını kaybetti.
Mehmet Güney, 25 yıldır Levent Kırca'nın Olacak O Kadar adlı programında ve tiyatrosunda oynuyordu.
Levent Kırca 25 Mart 2001'de de Tekin Siper'i kaybetmişti.Mekanları cennet olsun diyoruz efendim.
 --------------------------------------------------------------------------------------------------------------->

Taksim Kalmasıııııııııın

 Türkiye-İstanbul ve Trafik.Bermuda şeytan üçgeni gibi.Trafik olduğu zaman bu şehirde türlü cambazlıklara girişmeniz gerekiyor.Çünkü kimse aynalarına bakmadan araba kullanıyor (Özellikle Florya semtinde) Eğer ben yok abi düzgün kullanacağım derseniz ayvayı soymadan yiyebilirsiniz.Hele hele kaç seneden beri toplu taşıma teşvik ediliyor ama kimi insanımız otobüse binmeyi basitlik,fakirlik ve küçük düşürücü olarak görüyor.Şayet gideceğim yere daha kısa zamanda götürüyorsa bu bende daha çok zekilik binek otomobil şimdi mallık gibi geliyor (gerçi kimi zaman sürülecek zaman da olmuyor değil Bkz.Okullar yazın kapandığında) Taksim için en basit çözümü metrobüs hattında buluyorum bu aralar nazar değmesin aman.Sonra eve gelişleri zaten sabaha karşı olduğu için sarı dolmuşlara atıyorum kendimi.Geçen gün de sevindiri bir haber okudum bu yol güzergahları ile ilgili.
 Topkapı-Taksim arası 20dk.'ya iniyormuş.Nasıl derseniz;Güzergahta yolun sap kısmı özel boyalı olarak ayrılacak ve sadece belirli saatlerde bu hat çalışacak ve hiç bir sivil araç giremeyecek(miş) gel sen bunu bizimkilere anlat :D kimse kralını tanımaz ama bekleyip göreceğiz.İşin sevindirici yanı iyi bir alternatif daha çıktı bizim adımıza.Bekliyoruz ;)
 Bu Kızıl Tehlikeli!
 Kızıl renk her zaman iyi olmayabiliyor.Doğa ile ilgili yazılarımda belirttiğim gibi ve önceden yapılan uyarılar gerçekten üstteki insanları haklı çıkartıyor.Yeni yüzyıla doğru su savaşları çıkacak denmişti değil mi? Bunun ilk örneği Meksika körfezindeki BP'nin büyük ses uyandıran sakarlığı petrol kulesinin çökmesi ve ikincisi ise Macaristan'da meydana gelen Alüminyum fabrikasında ki kaza.Sen o kadar zehirli madde için sadece beton duvar seti çek! Olacak iş değil! garip olmuş bu işleri anlamadım ve bu zehir de malesef suları kirletiyor.Bakalım ileride ne gibi skandallarla karşılaşacağız.Tek üzüntüm gelecek nesilin bizim arkamızdan iyi şeyler söylemeyecek olması :(
 



Bedavaya Tutkulu Öpüşürüm :P
 Dizilerin çekildiği semtlere göre de belediyeler para alıyorlarmış yaaaaa duydunuz mu?Fiyatları görünce ağzım ve bir başka yerlerim şey oldu,oldu işte. İstanbul'da çekim için sadece valilikten izin almak yetmiyor, belediyelere de ücret ödeniyor. Beyoğlu, çekim için günlük 13 bin 200 lira ile en pahalı ilçe. Fatih 12 bin lira istiyor, Eyüp Belediyesi para almıyormuş.Oh ne güzel yahu.Valla bende çeşitli öpücüklerde tutuşturdum üstüne para aldım ayrıca ama gel gör ki aaah aaah herkes işi paraya vurmuş yahuuuu.Olmadı sevmedim ben bu işi.Nerde o eski öpüşmeler :)

 Kızıldan sonra Kırmızı da can yakacak!
Bir ay öncesine kadar da başka skandalla ortalık çalkalandı.Burger King'in soğuk hava depolarındaki etlerde üreyen bakteriler tehlikeli olarak nitelendirildi sonra öyle olmadı denildi.Onun da öncesi İthal et girişiminde bulunuldu ama hala kimse anlamıyor dışardaki inekler GDO'lu mısırla besleniyor ve devamlı bunla beslenince de ortaya hastalık çıkıyor.Doğanın dengesini bir değiştirdiniz mi? İşte o zaman iş işten geçmiştir.Neden ülkemizde hayvancılık yapılmıyor? Çok zor değil doğu da ve kuzeyde her halukarda otlatılabilir.Bunu da yapamıyorsak yuh bize asıl öküz biz olmuşuz.Bende zaten kendimi verdim tavuğa,bakalım ne zaman yumurtlayacağım? Gün sayıyorum.
 ve herkesi iyiden iyiye öpüyoruuuum

Ekspres Tren: Seal

 Oraya koştur,bu mekanı gez,yeri gelir o kişiyle röportaj,sıkılırım film izlerim,daralırım geceleri etkinlik peşinde koşarım,sacak basar bas bas şarkı söylerim,uçarım kısa film çekerim dalarım dalarım.Bünyem de bir yere kadar kaldırabiliyor bunları.Eğleniyorum aslında işin güzel yanı da bu :) hele hele sporun da verdiği destek de olmasa yerlerde sürünürüz.Konu fazla şekil değiştirmeden arada benim de kaçırdığım albümler ve etkinlikler oluyor.Mesela Ozzy ve Scorpions'ın konser detaylarını yazamadım ki büyük bir üzüntü :( iş yerinden sevdiğim ve hemen hemen müzik camiasından aynı kültürleri benimsediğim bir arkadaşıma bir teklif yaptım gel sende bir şeyler yap ama sadece yap değil bizi tamamlayacak bir iş olsun dediğim de o da beni kırmadı ve ona da "Ekspres Tren" bölümünü verdim.Bundan sonra Ekpres Tren bölümü bana ait değil ve bir yorum katacaksam da onu belirteceğim :)
 
Seal 6:Commitment
 Soul müziğin son kralı olarak bilinen ve güzeller güzeli Heidi Klum’un eşi Seal’in 6.albümü Commitment 20 eylülde yayınlandı.Albümün single’ı Secret 13 eylülde yayınlanmıştı.Albümün prodüktörlüğünü David Foster gibi müziğin önemli bir isminin yapması albümü cazip kılan bir nokta.Zaten David abimizin müzik dünyasında el atmadığı ünlü nerdeyse kalmamıştır.Bunların arasında bir çok isim yer alıyor; Cher,Celine Dion,Mariah Carey… diye devam eder..Zaten Seal kardeşimizde onun hakkında söylediği şu sözlerle ona ne kadar güvendiğini beyan etmiştir: ‘’David’den “Commitment”ın yapımcılığını üstlenmesini istedim, çünkü o çok uzun zamandan beri stüdyoda beraber çalıştığım en inanılmaz insandı. Dünyada Foster’ın yapabildiğini yapan başka bir yapımcı olduğunu düşünmüyorum. O eşsiz bir insan...”.Albüm gerçekten güzel bir çalışma zaten bu zamanda güzel bir soul albümü bulmanız Türkiye’de ucuz domates bulmak gibi buldun mu alacaksın.Son olarak Seal abimiz gerçekten müziği gibi güzel bir insandır. Hatta son verdiği İstanbul konserinde de bunu görmüştük ne zaman sahneye çağırdık geldi tekrar söyledi konser saatini bile aştı aynı şarkıları tekrar bile söyledi.Çok güzel bir jest olmuştu ve inşallah tekrar gelir.
 Yeni Haberlerle görüşmek üzere ;)

8 Ekim 2010 Cuma

Aç-Kapa Vana (Şöyle ola ki...)

 Bu sabah işe sırılsıklam gelmenin siniri bir yana (Sağolsun hava şartları) neye sinirleneceğimi de şaşırdım gerçi.Bir yandan hafif koşuşturmacalar,bir yandan kurulanmaya çalışma çabaları...
 En sonunda bir oh diyerek bilgisayar başına geçtim pek futbolla aram yoktur ama face'de ilk defa bir oyuna sardım bola neyse uzatmayayım.Haberlere bakayım dedim günlük yoksa kendimi bildiğin cıbıldak hissediyorum sanat için de değil he.Bir haber gözüme takıldı neredeyse çıkaracaktı o derece.Haberde diyordu ki; Sıkıntıdan 10 cm'lik vana yutmuş.Nası yani?Dedim kendi kendime.Kafada şalterler atmaya yakındı,kendime gelmem lazımdı,neşeli şeyler düşündüm mesela; kuşlar,böcükler ve bir adet sahil kasabası.Sonra kendime geldim ve irdeledim pek de ?!@rik bir konu değil ama mallığın son noktası olarak gördüm.Hatta bir ara jüri özel ödülü verecektik ama kargo çok para tutar diye vazgeçtik.Hala detaylara giremedim farkındayım.

 Van'da mide ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırılan kadının bağırsağında 10 santimetre uzunluğunda vana kolu çıkmış.Olay gerçekten de çok büyük bir soğukkanlılıkla anlatılıyor.Hatun kişi sıkıntıdan yutmuş göya :D töbe töbe.Bir de üzerine doğal yollarla dışarıya atılması beklenmiş.Yahu günümüzde de döte girilen şemsiye zor açılıyor vana nasıl çıksın be sevgili ve saygı bazında tavan yapmış canlarım benim he he sorarım size şimdi bu satırları yazarken saat 23:00 aşşağıda komşu mesela kafa zikiyor niye? Matkapla duvar deliyor bak haberi de mındar etti içine etti yazamıyorum.
 Ya kadın ne derdin vardı da bu kadar efkarlandın?Bileydim ben sana bir koli rakı yollardım valla.Hani hiç olmazsa daha acısız olurdu,şaftın kayardı falan.Nasıl bir fantezi anlamadım.Herhalde kavanoz üzerine oturan adamdan sonra en çok hatırlayacağım haberlerden biri de bu oldu.Yok bir de Karadeniz'de evin camından buzdolabı atan elemanlar vardı o best of.Bu ise yine gönlümüzün birincisi :D

7 Ekim 2010 Perşembe

Araya sıkışanlar (Etkinlik)

 NUBLU ISTANBUL
 Ekim etkinlikleri için geniş çaplı bir bülten hazırlamıştık efenim arada da ufak tefek ama çok eğlenceli etkinlikler oluyor yani.Evet önce şundan bahsedelim Nublu artık İstanbul'daaaaa! Evet bunu ilk olarak Amerika'da ki arkadaşımdan duyunca inanamadım,dedim dalga geçiyor herhalde.Sonradan öğrenince aa hakkat ya valla açılmış dedik.Nublu nedir efendim?




  Nublu,İlhan Erşahin'in (Tıklayın) 7 sene önce New York East Village'da açtığı bir caz bar.Konsept olarak New York'da tek kendisi.Biz de tamam rock,metal falan ama cazın o güzelliğini her yerde bulamıyoruz.Nimet gibi düştü,çıkageldi istanbul'a.Bu[ara]da ki resimler New York mekanından.Ben 25 Eylül 2010 Akbank Caz festivalinden sonra bağlanmak istedim fakat artık ayaklarım ritim tutmaktan bir hal olduğu için kalamadım ama gideceğim zamanı iple çekiyordum diyecekken.Bir etkinlik haberi ile yerimden fırladım; İlhan Erşahin's İstanbul Sessions 13-14-15-16 Ekim tarihlerinde Nublu İstanbul'da.Mekanı göremedim haliyle ama haftaa kesinlikle bu etkinlik kaçmaz.Akbank Caz festivalinde bir de yeni bir parça çalmışlardı,onu da Alp Ersönmez'den bilgi alarak aktarıyorum buraya o da eğlenceli bir parça bu Nublu kaçmaaaaaaaz :D Freeeeedom çalacak yine oh oh :)
Detaylı bilgi için;
 
 
 
Oldies but Goldies aaaaabi 

  Eski jenerasyonda farklı bir elektrik var ve ufaklıktan beri o zamanlara karşı müzik olarak bir kulak aşinalığım da vardı şimdiki popları sevmem mesela (Türkçe olanlar) yabancı olarak da hep eskileri seviyorum.Diyeceksiniz ki yahu zaten büyüyene kadar zaten 90'ların ortasında olduk.Olsun yine de az buçuk eski jenerasyonundanım :) 2,5-3 seneden beri eskiye dönüş partileri yapılıyor ne kadar tutuluyor veya tutulmuyor hiç bilmiyorum bende evimde kendi yaptığım arşiv bazında kendi kendime koparım ara ara :) ama hep sağlam bir organizasyona da sulanmak istemişimdir.Neyse gün doğdu yine,babylon'da 16 Ekim'de Oldies but goldies var gitmeyi kafama koydum bakalım neler olacak neler? :) Hoşçakalın bol eğlenceli bir ay diliyorum

Oldies but goldies için daha fazla detay;


Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı