27 Kasım 2010 Cumartesi

Hoşgeldin Üstad

 Bir tat bir doku adlı stand-up gösterisi başladığı zamanlar ben daha ortaokul zamanlarındaydım o zaman o kültüre hepimiz hazır değildik ama işte o şanslı kalabalıktan biri olmak istemişimdir ama gidemedik 18'imizde bile değildik anne baba zaten her şeye öcü gibi bakarken ben de öyle afişlere bakardım.Sonra zaten CD'leri ve kasetleri çıkınca işte hakikatten mizah gücü yüksek birinin varlığına ihtiyacımız olduğunu anlamıştık.Mizahçı adamın malzemesi ile komedi işine bulaşmış kişinin işleri gerçekten birbiri ile ayrılabiliyor.Mizahçı adam reaksiyonu iyi aldığı zaman (diğer işlere göre daha iyi gözlemler) çok mutlu olabiliyor.İşin burasını biraz uzattım onun da nedeni şu; Cem Yılmaz çok güldüren biri olarak kafalara kazındı ve çektiği her filmde muhakkak yarılmak zorunlu hale geldi gibi algılandı hatta Yahşi Batı'da çok gülmedik diye tepki verenler oldu.Halbu ki oradaki ince mizahi öğeler iyi algılansa zaten film baştan aşşağıya çoğu şeylere giydiriyor ama biraz da seyircinin odundan bir üst level'a geçmesi gerekiyor.Bunun en son örneğin ise CM YLMZ SORU ve CEVAP adlı dvd'sinde gördük (sahne şovu diyemiyorum çünkü konsept tamamiyle farklı bir kaç hatırı sayılır üniversitede Cem Yılmaz'ın Üni öğrencileri ile yaptığı söyleşiler) bir kaç saatlik süre boyunca çeşitli espriler havalarda uçuştu ve abimizin gözlemlediği tekrar sorular çok çarpıcıydı.Ayyakkabı kalınlığı,filmlerdeki oyuncular vs vs... Gözlemden ortaya çıkan sonuçlar Ülkemizde ki yeni nesil olarak kabul edilen Üni öğrencilerinin düşünme tarzı,konuştukları konular ve verilen dikkat.Sadece izlemek istediğinizde saatlerce gülebilirsiniz ama o kadar süre boyunca tek akıllı soru geliyor o da 15 yaşında ufak bir kızdan.Yanılmıyorsam Eskişehir Üni'deyken soru soruluyor.Gülerken tabi düşünmüyoruz ama sonrasında ise nelere güldüğümüze de bakmak lazım diye düşünüyorum.Edinebilirseniz de mutlaka CM YLMZ SORU ve CEVAP DVD'sini alın derim.Şimdiden iyi seyirler

Dikkaaaat! Kıçınız başınız oynamasın

 Pek kızgın değildim bu akşam hatta keyiften böyle konuşuyor olabilme ihtimali çok çok yüksek.Sayfaları gezerken wikipedia arama sonucu çıktı bakayım dedim.Sonra üstte wiki uyarı penceresi çıktı kurucusu olan Jimmy Wales abi çok güzel açıklamada bulunmuş kuruluşu kısaca anlatmış ve insancıl bir dille de bağış hakkında bilgilendirmiş bizi.Buraya kadar eyvallah,wiki bilindiği üzere kaynak gösterilmek suretiyle özgür ve geliştirilebilir bir ansiklopedi,bir bilgi hazinesi ama tabi bizim Türk Milleti rahat durur mu? Durmaz ille de fırlamalık yapacak ya ota boka el atar.Geçenlerde TV'de Canlı Para diye bir yarışma programı vardı oradaki sorulardan birince hangisi daha önce yapılmıştır? Sorusunda Eyfel-Özgürlük Heykeli vardı netten araştırırken gele gele yine bana denk gelen bir mallık vurdu :D komik ama aslında ağlayacak halimize gülme sendromlarından bir tanesiydi.Artık kim değiştirdiyse "Eyfel Kulesi 1914 yılında Altay Spor Kulübü'nün kuruluşunu kutlamak amacıyla 23 saatte japon işçiler tarafından yapılmıştır" ibaresi ile karşılaşarak sandalyeden düşüyordum.

 Bazen nete sansür geliyor ya işte bunların haklı sebeplerinden bir tanesi belki ufak ama kim bilir başka neler oluyor?Bu zihniyete burayı açmayacaksın ;)

 Efenim Jimmy abimizin çok önemli bir duyurusu;












Bu da Eifel Kulesi için fırlamanın önde gideni,sever misin,sabaha mı bırakırsın? Seçim senin

25 Kasım 2010 Perşembe

Ne kadar sevimli?

 Ayakta tutan,moral veren,bi tarafıma koyan şarkılara sahip Mor ve Ötesi grubunun yeni ingilizce parçası çıkmış tabi bizim yeni haberimiz oluyor.Dün akşam fanı olan arkadaşım Elif'ten önce bir istek olarak n'oooolur bu parçayı bana bulur musun demesi üzerine dur bakayım bir de ben dinleyeyim dedim.Önce kendime gelemedim ritim gitar gerçekten güzel hele bateri ritimleri başarılı buldum ama birden bire böyle ingiliz mingiliz olaylarına girmelerine anlam veremedim.Sanırım Eurovision olayı için mi dedim ama daha vakti bile gelmemişti.Neyse biz dinlememize bakalım klibi sizlere dailymotion'dan sunuyorum ilk başta garip gelebilir 360 derece görüntü oluşturularak yapılmış aslı ve doritosun sitesinde mevcut size hepsinin aynı karede olduğu video ve diğerini suayım fazla bekletmeden;

 Loveliest Mistake

Mor ve ötesi loveliest mistake Doritos late Night 360 degree
Yükleyen bbbaristan. - Diğer müzik videolarına göz atın.

Doritos'un sitesinde yakınlaşabilir istediğiniz tarafa gidip zoom yapabilirsiniz (Eğer Pc'niz iyiyse tavsiye ederim işkenceye dönebiliyor ;)

 http://www.doritoslatenight.com/

23 Kasım 2010 Salı

Bu da güzel

  Bazı filmlerin soundtracklerinde kalakalıyorum put gibi.Ya o sahne ile birleştiğinden midir nedir? Ya da farklı şeyler anımsatıyor sanırım.Scott Pilgrim filminin tanıtımını yapmıştık.Türkiye'ye ne zaman gelir orası bilinmez ama (gelir mi o bile bilinmez) ben dvd'yi edindim ve hakikatten de beklediğim bir film olmuş,o atari grafikleri araya serpiştirilmiş daha bir hoş olmuş.Kahramanımız Scott'ın hafif aşk hayatını ele alıyor.Tamam daha uzatmıyorum Scott'ın film içinde sevgilisi ile konsere gittiği bir sahne var (eski kız arkadaşının grubu) orada karşılaştığı durum çok güzel anlatmış ve o olayın biraz benzeri de sanırım  benim başıma geldiğinden midir,nedir?Etkilendim ve o esnada da başka bir grup keşfettim; Metric indie rock icra eden grup son Fantasies albümü ile yerini almış 2009 tarihli albümü ile parçalar çok hoşuma gitti özellikle "Sick Muse" dahil olmak üzere ilk üç parça.Kanada asıllı grup gerçekten övgüyü hakediyor.Sizleri önce yine Metric parçası olan Black Sheep ve sonrasında da Sick Muse.İyi seyirler


 Metric-Black Sheep (Video korumalı olduğundan sayfaya yapışmıyor ama link aşağıda)
http://www.youtube.com/watch?v=-jMruFHTwrY&feature=related

Metric-Sick Muse



 

21 Kasım 2010 Pazar

Ey ahali gel gel bak :D

 Psikopat olmadıkça özümüzde hep bir şeyler yapmak,tasarlamak ve sonunda da sunmak var.Hele başarının sizin için sonu gelmiyorsa bu devamlı olan bir dürtü olarak içinizde kalıyor.Facebook'da solaklar grubuna üyeyim (aslında hem sağlak hem de solağım ama) neyse böyle değişik ve enteresan etkinlikler oldu mu da katılırım,maksat insan tanıyalım iş kolu vs. bu akşam da posta kutusuna mesaj geldi herhalde adamın canına tak etmiş ki içini döktürmüş :D yahu daha dün tanıştığım adam benle konuşmuyor face'deki ilkokuldakiler birbirinin suratına bakmıyor sen ne diyorsun? :D solaklar buluşması gerçekleşmemiş :D hani bir Ülke için barış umutları olur iç yanarsın da solakların bir araya gelmemesi çok da büyütülecek bir olay değil şayet kendisi Boğaz Köprüsüne çıkmaz ise :D

 Çok güzel halka seslenmiş.Parti başkanı olsa oy verecektim o derece gaza geldim beaaah

20 Kasım 2010 Cumartesi

Banka kartımın LCD ekranı

 Türkiye'de bankacılık işlemlerinde genelde hep olumsuz şeyler yazıyorum ama bakmayın Avrupa'dan daha esnek işlemler bu[arada] atm'sinden tutunda işte telefon bankacılığına kadar ama bir o kadar da müşterinin canına okuyorlar.Onu bırakalım da bir yenilikten bahsedeyim size.Visa'nın yurtdışında duyurduğu ekranı olan kredi kartını Ülkemize getiren ilk banka TEB'i kutluyorum.Neden? Bakiye sorma veya ne kadar limitiniz olduğunu telefon etmeden veya bankamatiğe gitmeden direk kredi kartınızın ekranından öğreneceksiniz.Çok da güzel bir şey işte bu tip işler gerçekten de hayatı kolaylaştıran işlemler.Televizyonda reklamı çıktı mı bilmiyorum ama eminim ki diğer bankalar çıkarsaydı yeri göğü inletirdi, o da ayrı mesele tabi.Bakalım daha neler olacak.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Bu Elma Zehirli Değil

 Elma her zaman temsili olarak Adem Babamız ve Havva Anamızın Cennet'den kovulma olarak tasvir edilen meyve olarak anılmıştır.Halbuki her elma da bir kötülük aracı değildir aksine yeni ufuklar açabilir hatta ve hatta kendi fanlarını bile oluşturabilir.Sene 1998 zamanları belki biraz daha önceleri atari verdiği o 8 bitlik maceraların artık haz vermediği zamanlardı.Sıra PC denilen daha gelişmiş olan ağabeylerine sıra gelmişti.Akşam gazetesinin yine salak bir kampanyasına gözlerimi dikmiştim o zamanlar işlemciler mmx 133 Mhz falan 16 MB ram düşünün yani içimiz gidiyor :D bir de eşşek yüküyle de kupon biriktiriyorduk 500 küsur toplanında alacaktık ama gazete başı kıçı oynatınca onun da ne bok olduğu ortaya çıkmıştı.Hayallerim bildiğin suya arıtılmamış şebeke suyuna düşmüştü.Sonra Milliyet gazetesinin bir reklamı ortaya çıkmıştı herkese Machintosh vereceklerdi kuponla tabii ki de  :D gaza gelmiştim ama aileden onay çıkmayınca ben de umudumu yitirmiştim.Sahibi olamadığım Mac'e platonik bir aşk beslemiştim daha windows kullanamayan bebe Mac Os sistemine aşık oluvermişti.Toy R'us adlı oyuncak mağazasında ilk defa ona dokunabilecektim,heyecandan ellerim tiriyordu bildiğin insan gibi seviyordum onu :D kasa hiç ısınmıyordu.Sonraları Pc sahibi olduk tabi 433 celeron 32 MB RAM hiç unutmam intel bütünleşik ekran kartı :D

 Seneler geçer,ağaçlar yapraklarını döker.Ben kocam adam olurum sene de 2006-2007 olur.Sevdiğim bir arkadaşımdan rica etmiştim Abd'den biriktirdiğim para ile bir mac getirttirdim.İlk gördüğümde işte o aşk anlatılmazdı hakikatten böyle kar gibi bembeyaz kasası ile beni benden aldı.Şu anda da hala sevişiriz kendisiyle :D özellikle video işlerinde bana çok yardımcı oluyor.Şu sıralar da deneysel bir kaç müzik parçası üzerinde çalışıyorum yine içerdiği programlar sağolsun çok yardımcı oluyor. Aslında pek fazla kıyaslama işine girmeyeceğim.
 Bir başka olay ise iki gün önce Apple kendi sitesinde Itunes adlı müzik programını kapadı ama iki günlüğüne tabi.Unutamayacağımız bir gün olacakmış hatta öyle söylüyorlardı.Herhalde artık programların itunes üzerinden satın alınması falan diyecektim de bunun unutulmayacak bir gün olması ile ne alaka var derken meğer olay "The Beatles" grubunun bütün şarkılarını ve görüntülerini Apple dijital ortama aktarması imiş.Bunun büyük bir gün olmasını biz anlayamamıştık tamam fanları için gerçekten büyük bir şey olabilir ama (yayınlanmamış görüntüler ve şarkılar) Steve Jobs (Apple'ın sahibi) için başka bir anlam taşıyordu.Apple müzik şirketi olarak Beatles ile ilgiliydi yani öyle bir şirket daha vardı ama sadece işleri müzik kayıtları işi yapmaktı.Steve Jobs böyle bir hamle yaptığına göre artık bu engeli de ortadan kaldırmış gözüküyor.Hayırlı olsun diyelim ve son söz olarak belki bir gün siz de Mac Os dünyası ile tanışırsınız ;) (Her ne kadar hem win hem de mac os kullansam da mac os daha akıllı ve daha kolay)

Anaaaa

 Eskilerin dizileri hakikatten iyimiş ya şimdikileri görünce ve muhabbetleri dinleyince,yahu reyting denen cansız nesne patlaması olması için her dizide ya tecavüz ya da entrika boyutunda sevişmeler olması gerekiyor (Toplum yozlaşması) Eskilerden çıkarttığımız bir dizimiz de "Ana" adlı komedi mafya dizisi Yönetmeni Oğuz Yalçın ve Senaryosu da Kandemir Konduk'a ait.Ana'ya bak Ana'ya eder üç beş Baba'ya :)

13 Kasım 2010 Cumartesi

Ne yaptık?

 Etkinliklere pek fazla takılamadım. diyecekken dün plansız bir şekilde kendimizi Balans'daki Teoman konserine attık.Hep yabancı etkinlikleri takip edecek değiliz ya.Biraz o aşk kokan,biraz da iğneleyen sözlerine eşlik üzerine de dans ettik iyi oldu biraz hafiflemiş hissettim kendimi.Ara verildiği sırada bir kaç saniye süren bir tartışma çıktı neyse ki o da bastırıldı (ya kız mevzusu ya da devamlı öne arkaya geçen tiplerin rahatsız etmesi) Onun dışında gece vakti bir anda şimşek çakarcasına bir fikir geldi.İlk senaryo doğaçlamaydı tabi kamera amatördü ama ikinci çektiğimiz daha komplike ve hazırlıklıydı.Bir karakter hayal ettik.Yapı sektöründe yılların tecrübesi ve ilklere imza atan bir kişilik ortaya çıkardık :D Adı da Tursun Yaptıbitirdu.Çok sevdiğim arkadaşımı da yanıma aldım o tipledi ben kamera arkasından gözlemledim.Belki beğenirsiniz,hatta olumlu olumsuz eleştirileriniz veya fikirleriniz varsa onları da yazmanızı isterim ki biz de eksiklerimizi görelim efendim.İşte karşınızda Tursun Yaptıbitirdu;

Tursun Bey kendinden bahsediyor (linkler youtube'dur)

iphone kamerası ile çekildiğinden normal video çerçevesine uymuyor buraya entegreli yapmaya çalıştığımızda o yüzden direk linkini veriyorum sizlere tıkla bakalım

Tursun Bey Pazar Keyfine konuk oluyor ama ortalığı yardırıyor :D

6 Kasım 2010 Cumartesi

Kısa bir parça

 Yahu hakikatten bende bir kör mıknatıslık var ama kaçarı da yok yani.Hep böyle tüm acayipler beni mi bulur diye sorardım kendi kendime meğersem bayiliğini almışım da haberim yokmuş.Çoğunlukla kendi kendimle hesaplaşırım ve her hesaplaşma sonunda kendi iç sesime karşı şunu sorarım; Sence? Bence? Geçen hafta cuma namazında tıkış tıkış saf bulmaya çalışırken adamın biri de pentium çift çekirdekli bilgisayar kasası ile içeri girince bütün bünye darmadağın oldu.Hatta bir kaç kişi daha dağılmıştı da hoca zor toparladı.

 Bu cuma günü de bir arkadaşla Bakırköy'de buluşup kamera alacaktık.İşimizi hallettik ara sokaklardan birinde hesabımızın olduğu bankanın atm bölümünden halledecektik durumumuzu tabi önümüzde bir beş kişi vardı.Kendim,pek şeyimden aşşa kasımpaşa stadı olduğu için pek iplemem ama orada işlem yapan elemanın tedirginliğini,arkasına yarım bakış ve hay anasını... moduna girip ayaklarıyla hızlı tempo tutuşunu görünce biraz keyiflendim.Sanırım hafif manyaklık var bünyemde.

 Bazı iş çevrelerinin ve kimi insan psikolojilerinin çok tutarlı olmadığını halbuki mantık çerçevesinde bakıldığında bunun son derece akıllı bir şekilde işleyebildiğini gördüm.Mesela o banka atm'sinde beklerken yan tarafta yine aynı bankaya ait kredi kart standı vardı ve arkadaş oradaki bayanla önceden muhabbeti kurduğundan sonraki kredi kartı muhabbetine ben dahil olacaktım.Bu sefer konu benim kart çıkartıp,çıkartmama işine geldi ve ben kabul etmedim tabi hayalleri suya düşen çalışanımız hiç oralı olmuyordu durumu da anlattım kendisine çok ısrar etmeye başladı (reklam olmasın) donus gs kart çıkartmak istiyordu bende devamlı kullandığım iki kartımı saydım ve nedenlerini gayet iyice açıkladım ama buna karşın hala beş-altı yaş arası istediği olmayan mağdur bir çocuk moduna giriyor insanlar hemen surat ve sizle alakası olmayan bir birey.İpliyor muyum? Şeyimde bile değil.Keza aynısı iki sene önceki blues festivali için geçerliydi güzel bir bayan önce geldi yanımıza stand etrafından bizim bir şeyler almamız için ısrar ediyordu,şahsen kara kaşına kara gözü için almayacaktım ve gerçekten de o zaman hoş ürünler yoktu.Trip yine aynı trip.O psikolojiyi de anlıyorum fakat hitap etmiyorsa veya işime yaramıyorsa neden yelteneyim?Elbet benden başkaları da var bu Dünya'da :)

 Öğretmen olmak acaba nasıl bir şeydir diye sorardım kendime ilkokul evresinde.Başımızda cadı gibi bir öğretmen olunca,bir de o yaşta empati kurmak nedir?O kelime nedir?Bilmiyorduk işte kendi kendime acaba ben ilerde öyle olsam ne olurdu derken,başımıza geldi ama sporlu olarak.Ara ara deliriyorum özellikle ufak yaş grubunda bazen onları düşünüyorum ama öyle değil işte.Çocuk yetiştirmede ne gibi detaylar var? Sınır nedir? veya dikkat edilecek püf noktaları nedir? Gibisinden kitap yazabileceğimi farkettim.Gün geçtikçe daha yeni şeyler öğreniyorum ama şurası kesin ki her dediği hiç bir zaman yapılmayacak ve TV denilen o salak aletin başına bırakılıp kendi şeyimizin derdine düşmeyeceğiz.Emek isteyen bir iş,bir birey yetiştirmek.Belki ömrünüz geçiyor ama onun tadı sanırım bambaşka kim bilir şimdi benim olsa farklı düşünür müydüm acaba?

 Inception adlı filmi yeni edindim ve insan rüyasına nasıl saygı duruşu yapılacağı iyi bilinmiş.Özellikle de o her insanın bir "Sabit'i" olması fikri son derece muazzam.İzlemiş de hala anlamayan varsa ben de biraz katkıda bulunayım; Rüyalarınızda çoğu zaman yapmak istediğiniz şeyi zorlarsınız ama gerçekleşmez.Mesela kapı açıksa o esnada siz müdahale edip onu kapayamıyorsunuz.Ne bileyim bir olayı tersine alma gibi gerçi rüyanın derinliğine göre de değişiyor efenim.Bu salı günü edinmiştim hep eve yorgun gelmekten anca cuma günü bitirebildim filmi yuh diyorum kendi kendime :D iki buçuk saat ama film.Bir gün tekrar baştan uyumadan izleyeceğim.

 İçimde bir ümit kıpırdanması var sanki böyle bir şeyler yeşerecekmiş gibi ama neyle alakalı yine bilmiyorum.

 Bir arkadaşımla kısa film çeviri fikri üzerine farklı bir karakter ortaya çıkardık onunla ilgili de kısa kısa bölümler çekiyoruz,eğleniyoruz.En kötüsünden arkaya baktığımızda güzel bir anı olur :)

 Buna paralel yine çok sevdiğim bir şarkıya klip çekeceğim "The Apologist" diye.Hasta olan bir bireyin göya iyileştikten sonra etrafındakilerden devamlı özür dilemesini ele alıyormuş.Tabi ben etrafımda çok insan bulamadığım için bunu nasıl anlatacağımı uzun uzadıya düşündüm ve projemi hazırladım fırsat buldukça evde çalışmaları yapacağım bir de içimi darmadağın eden iki şarkıya da ilerleyen zamanlarda klip çekeceğim.İyi oluıyor aslında kafam da dağılıyor tabi önce yaptığım işleri kendime sindirmem gerek.

 Şu aralar sevgi kelimesi zerre kadar yakınımdan geçmiyor.Çocukça tavırlardan ve köpek çektirmeden bıktığımdan dolayı iki gönül bir olursa fikri gayet mantıklı geliyor.Mantık olursa da ilişki olacağına inanıyorum.Bir şeyler olur mu acep?

 En azından Avrupa'dan bildiğim kadarıyla da insanlar birbirlerine sokakta veya herhangi bir yerde dokunma çabası içinde değiller.Fransa'dan hatırlıyorum neredeyse abartmıyorum iki yüz metre karşıdan gelen bir yaya eğer aynı yoldaysak beni görüp hafif kenara çekiliyordu.Keza Amerika'da ki arkadaşım da bunu onaylıyor.Bizim bu [arada] ise herkes birbirine omuz atmaya çalışıyor.Metrekare başına düşen insan sayısı bile fazla bu şehirde (İstanbul)

 Çalıştığım ilk zamanlarda suratıma tokat gibi ama komik sözler sarfeden bir bayan vardı ki kullandığı kelimeler hep maddiyat ile alakalıydı ki hatta kendi hayalimi ona anlattığımda dalga geçmişti.Kendisi ile hiçbir şekilde muhabbetim yok ama hayallerimi adım adım gerçekleştirmenin o sıcacık mutluluğu sanırım beni o zararlılardan koruyor.Allah kıymet bilene düşürsün efendim.

 İş temposu,yok efendim işte erkek kalkmak veya ne bileyim,fazladan çalışmak gibi etmenler fazla yormuyorda,insanlarla uğraşmak fena halde beynimi yoruyor.Hele o naz niyazlar yok mu? Bitiriyor bünyeyi.Sanırım ondan gece kuşu olarak geziyorum.


 Bakalım hayat daha hangi sürprizleri karşıma çıkaracak?

3 Kasım 2010 Çarşamba

Efes Blues Festivali Bileti

 Eveet geçen hafta bazı ufak sorunlar olduğundan bu haftaya aldım sorumu.Bu sene 21.'si düzenlenen Efes Blues Festivali'nin geçen seneki sanatçılarından bir tanesini aşşağıdaki mail adresine konu başlığı "Efes Blues" adı altında bana gönderen ilk kişiye bileti kargo yoluyla yollayacağım.

Çok da zor olmasa gerek,geçin klavyenin başına ;)

limpxit@gmail.com

Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı