6 Kasım 2010 Cumartesi

Kısa bir parça

 Yahu hakikatten bende bir kör mıknatıslık var ama kaçarı da yok yani.Hep böyle tüm acayipler beni mi bulur diye sorardım kendi kendime meğersem bayiliğini almışım da haberim yokmuş.Çoğunlukla kendi kendimle hesaplaşırım ve her hesaplaşma sonunda kendi iç sesime karşı şunu sorarım; Sence? Bence? Geçen hafta cuma namazında tıkış tıkış saf bulmaya çalışırken adamın biri de pentium çift çekirdekli bilgisayar kasası ile içeri girince bütün bünye darmadağın oldu.Hatta bir kaç kişi daha dağılmıştı da hoca zor toparladı.

 Bu cuma günü de bir arkadaşla Bakırköy'de buluşup kamera alacaktık.İşimizi hallettik ara sokaklardan birinde hesabımızın olduğu bankanın atm bölümünden halledecektik durumumuzu tabi önümüzde bir beş kişi vardı.Kendim,pek şeyimden aşşa kasımpaşa stadı olduğu için pek iplemem ama orada işlem yapan elemanın tedirginliğini,arkasına yarım bakış ve hay anasını... moduna girip ayaklarıyla hızlı tempo tutuşunu görünce biraz keyiflendim.Sanırım hafif manyaklık var bünyemde.

 Bazı iş çevrelerinin ve kimi insan psikolojilerinin çok tutarlı olmadığını halbuki mantık çerçevesinde bakıldığında bunun son derece akıllı bir şekilde işleyebildiğini gördüm.Mesela o banka atm'sinde beklerken yan tarafta yine aynı bankaya ait kredi kart standı vardı ve arkadaş oradaki bayanla önceden muhabbeti kurduğundan sonraki kredi kartı muhabbetine ben dahil olacaktım.Bu sefer konu benim kart çıkartıp,çıkartmama işine geldi ve ben kabul etmedim tabi hayalleri suya düşen çalışanımız hiç oralı olmuyordu durumu da anlattım kendisine çok ısrar etmeye başladı (reklam olmasın) donus gs kart çıkartmak istiyordu bende devamlı kullandığım iki kartımı saydım ve nedenlerini gayet iyice açıkladım ama buna karşın hala beş-altı yaş arası istediği olmayan mağdur bir çocuk moduna giriyor insanlar hemen surat ve sizle alakası olmayan bir birey.İpliyor muyum? Şeyimde bile değil.Keza aynısı iki sene önceki blues festivali için geçerliydi güzel bir bayan önce geldi yanımıza stand etrafından bizim bir şeyler almamız için ısrar ediyordu,şahsen kara kaşına kara gözü için almayacaktım ve gerçekten de o zaman hoş ürünler yoktu.Trip yine aynı trip.O psikolojiyi de anlıyorum fakat hitap etmiyorsa veya işime yaramıyorsa neden yelteneyim?Elbet benden başkaları da var bu Dünya'da :)

 Öğretmen olmak acaba nasıl bir şeydir diye sorardım kendime ilkokul evresinde.Başımızda cadı gibi bir öğretmen olunca,bir de o yaşta empati kurmak nedir?O kelime nedir?Bilmiyorduk işte kendi kendime acaba ben ilerde öyle olsam ne olurdu derken,başımıza geldi ama sporlu olarak.Ara ara deliriyorum özellikle ufak yaş grubunda bazen onları düşünüyorum ama öyle değil işte.Çocuk yetiştirmede ne gibi detaylar var? Sınır nedir? veya dikkat edilecek püf noktaları nedir? Gibisinden kitap yazabileceğimi farkettim.Gün geçtikçe daha yeni şeyler öğreniyorum ama şurası kesin ki her dediği hiç bir zaman yapılmayacak ve TV denilen o salak aletin başına bırakılıp kendi şeyimizin derdine düşmeyeceğiz.Emek isteyen bir iş,bir birey yetiştirmek.Belki ömrünüz geçiyor ama onun tadı sanırım bambaşka kim bilir şimdi benim olsa farklı düşünür müydüm acaba?

 Inception adlı filmi yeni edindim ve insan rüyasına nasıl saygı duruşu yapılacağı iyi bilinmiş.Özellikle de o her insanın bir "Sabit'i" olması fikri son derece muazzam.İzlemiş de hala anlamayan varsa ben de biraz katkıda bulunayım; Rüyalarınızda çoğu zaman yapmak istediğiniz şeyi zorlarsınız ama gerçekleşmez.Mesela kapı açıksa o esnada siz müdahale edip onu kapayamıyorsunuz.Ne bileyim bir olayı tersine alma gibi gerçi rüyanın derinliğine göre de değişiyor efenim.Bu salı günü edinmiştim hep eve yorgun gelmekten anca cuma günü bitirebildim filmi yuh diyorum kendi kendime :D iki buçuk saat ama film.Bir gün tekrar baştan uyumadan izleyeceğim.

 İçimde bir ümit kıpırdanması var sanki böyle bir şeyler yeşerecekmiş gibi ama neyle alakalı yine bilmiyorum.

 Bir arkadaşımla kısa film çeviri fikri üzerine farklı bir karakter ortaya çıkardık onunla ilgili de kısa kısa bölümler çekiyoruz,eğleniyoruz.En kötüsünden arkaya baktığımızda güzel bir anı olur :)

 Buna paralel yine çok sevdiğim bir şarkıya klip çekeceğim "The Apologist" diye.Hasta olan bir bireyin göya iyileştikten sonra etrafındakilerden devamlı özür dilemesini ele alıyormuş.Tabi ben etrafımda çok insan bulamadığım için bunu nasıl anlatacağımı uzun uzadıya düşündüm ve projemi hazırladım fırsat buldukça evde çalışmaları yapacağım bir de içimi darmadağın eden iki şarkıya da ilerleyen zamanlarda klip çekeceğim.İyi oluıyor aslında kafam da dağılıyor tabi önce yaptığım işleri kendime sindirmem gerek.

 Şu aralar sevgi kelimesi zerre kadar yakınımdan geçmiyor.Çocukça tavırlardan ve köpek çektirmeden bıktığımdan dolayı iki gönül bir olursa fikri gayet mantıklı geliyor.Mantık olursa da ilişki olacağına inanıyorum.Bir şeyler olur mu acep?

 En azından Avrupa'dan bildiğim kadarıyla da insanlar birbirlerine sokakta veya herhangi bir yerde dokunma çabası içinde değiller.Fransa'dan hatırlıyorum neredeyse abartmıyorum iki yüz metre karşıdan gelen bir yaya eğer aynı yoldaysak beni görüp hafif kenara çekiliyordu.Keza Amerika'da ki arkadaşım da bunu onaylıyor.Bizim bu [arada] ise herkes birbirine omuz atmaya çalışıyor.Metrekare başına düşen insan sayısı bile fazla bu şehirde (İstanbul)

 Çalıştığım ilk zamanlarda suratıma tokat gibi ama komik sözler sarfeden bir bayan vardı ki kullandığı kelimeler hep maddiyat ile alakalıydı ki hatta kendi hayalimi ona anlattığımda dalga geçmişti.Kendisi ile hiçbir şekilde muhabbetim yok ama hayallerimi adım adım gerçekleştirmenin o sıcacık mutluluğu sanırım beni o zararlılardan koruyor.Allah kıymet bilene düşürsün efendim.

 İş temposu,yok efendim işte erkek kalkmak veya ne bileyim,fazladan çalışmak gibi etmenler fazla yormuyorda,insanlarla uğraşmak fena halde beynimi yoruyor.Hele o naz niyazlar yok mu? Bitiriyor bünyeyi.Sanırım ondan gece kuşu olarak geziyorum.


 Bakalım hayat daha hangi sürprizleri karşıma çıkaracak?

0 Sen ne diyon birader? Anlat:

Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı