28 Haziran 2011 Salı

Ladies and gentlemen introducing ...

3-2-1 ve karşınızda Limp Bizkit.Helllllll Limp Bizkit in the house y'allll

 Orta ikinci sınıftayken yanlışlıkla tanıştığım bir grup vardı adı da Limp Bizkit'di yaa biliyor musun gibi salakça bir giriş yaptım.Farkındayım geri alamıyorum tüm samimiyetimle sizinleyim.Tanıştığım zaman yazımı zor olan bir albümdü "Chocolate Starfish and the..." eşşek şeyi gibi uzun bir isme sahipti albüm bir o kadar da güzel parçalar barındırıyordu.Daha sonra öğrendik ki yaz sıcağında stüdyo içinde 40 derecelere çıkan sıcaklıklarda abilerimiz bu işi yapmış.

Limp Bizkit'in kısa tarihine bakacak olursak Florida/Jacksonville'den doğmuştur.Fred Durst (solist) dövmecilikle uğraşmaktadır ama tabi öyle sallama bir iş olarak değil.Gerçekten de iyi işler ortaya çıkarmaktadır kendisi.Dövmelerden bir kaçını da Korn grubunun bazı üyelerine yapmaktadır ve bir gün kaydettikleri bir demo'yu Korn üyelerine verirler ve bu şekilde Limp Bizkit Korn'un turneleriyle birlikte sahne alırlar.

 Grubun dikkat çeken özelliklerinden bir kaçını saymak gerekirse;

*Fred Durst'un gerçekten sağlam bir agresifliğe sahip hele hele sataşma işiş olursa :D
*Wes Borland'ın ( gitarist)  sağlam çizimleri (albüm kapakları) ve yine değişik bir kişiliğe bürünmesi klip ve konserler için

*John Otto'nun asıl kökü caz davulcusu olması ve tabii ki gruptaki ritimleri fevkalade
*Dj Lethal'ın da turn table'ı ile güzel sample'ler katabilmesi


Bunun yanı sıra grupta çok çalkantılar oldu.Fred'in her ne kadar internette wes borland kendisi başka projeler için ayrıldığı yazılsa da biz tabi o zamanlar takip ettiğimizden bu ikili devamlı takışmaktan dolayı birbirlerini yiyordu.Wes arada ayrılıp tekrar geliyordu.Hatta Fred bir ara Britney Spears ile biten ilişkisinden sonra Results My Vary albümünün ilk single'ı olan "Eat you alive" şarkısını ona yaptığı söylendi.Zaten klipten de anlaşılıyor az çok.Bu esnada başka bir gitaristle devam ettiler.Albüm fena değildi ama Wes Borland sound'u eksikti o hissediliyordu.Arada yine best of çıktı sanırım ve sessizliğe gömüldü.Hatta Korn'un solisti Jonathan Davis Limp Bizkit'i müzik dünyasına sunduğu için özür bile dilemişti.İşler bu hale gelince ben de üzüldüm tabi eski grup oldu,artık o da odamın raflarında yer alacak diye düşünüyordum.Hatta son bir geri dönüş için şaşırtıcı bir albüm çıkardılar "The Unquestionable Truth (Part 1)" adlı albümde sürpriz olan şey ise Wes'in geri dönüşüydü ve hatta şunu bile düşünmüştük "Albümün sonunda Part1 yazıyor en kötü dağıldılarsa bile en azından saygıdan dolayı ikincisi çıkar" demiştik.

The Unquestionable Truth albümünden The Truth



Kendi çapımızda avunurken Fred Durst yeni albüm geleceğini açıkladı inanamamıştım ve Wes Borland'da geri döndüğünü açıkladı.Biraz daha bekledikten sonra albüm ismi de geldi "Gold Cobra" nadasta beklerken resmi sitesindeki forumda herkes çıkış tarihini tartışıyordu fakat bu süre biraz daha uzadı ve gerçekten de tadı damağında bırakacak bir albüm hazırlamış abilerimiz.Şu anda sadece bir klibe sahip olan albüm kendi ismiyle aynı olan parçasına klip çekmiş.Daha öncelerinde güzel klipleri olan grubun neden böyle basit bir klip çektiğini de anlamadım doğrusu.


 Parçalara bakacak olursak;


13 parçayla bizleri selamlıyor.Yine pazarlama stratejisi olan güzel taktiklere başvurulmuş.Normal albüm dışında 4 farklı versiyonda karşımıza çıkıyor bunlar;


Deluxe versiyon
Best Buy Deluxe versiyon
Japoyan versiyonu
Itunes'dan satın alacaklara itunes deluxe versiyon


Tabi bunlar içinde de hepsinden farklı olacak şekilde değişik parçalar var.


Get a life parçası bana the truth parçasını anımsattı belki de gitarın sound'undan kaynaklanabilir.Loser parçası da My Way parçasıymış gibi geldi biraz.Tad bakımından kesinlikle çok sağlam albüm olarak görüyorum.Sözü fazla uzatmadan son açıklamaları yapayım.Bu sene düzenlenecek olan Rock'n Coke festivalinde ülkemize geliyorlar,hala duymayanlar varsa hemen kapsınlar biletlerini ben mesafeden dolayı ve geri dönüş için pek kestiremediğim için almadım bilet.Gidecek olanlar umarım iyi vakit geçirir ve sizleri son olarak "Gold Cobra" klibi ile uğurluyorum;



Limp Bizkit - Gold Cobra 2011  vorhut



Edit: Evet koymayı unuttugum son video burada arkadaslar.Fred Durst ile canli baglanti yapiliyor,Istanbul ile ilgili biraz muhabbet var ve Fred yine muzipligini gosteriyor :)


Dilimden bir tek sen anlarsın

 Bildiğimiz üzere arama motorlarındaki aramaları klavye üzerinden gerçekleştiriyoruz.Yani aramak istediğimizi yazıp enter veya search (Ara) komutuyla istediğimiz bilgiye erişiyoruz.Google'da ki abilerimiz devamlı yenilik peşinde ve hayatı kolaylaştıran teknolojiler üzerine çalıştığından.Bu anlatttığım arama metodunu biraz daha değiştirmişlerdi mobil platformlar üzerinde.Nasıl yani? Dediniz.Şöyle  ki;

 Google işletim sistemi olan android işletim sistemi önce mobil telefonlarda boy gösterdi tabi en güçlü özelliği aradığınızı bulduğunuz arama özelliği.Google tablet bilgisayarlarda ve cep telefonlarına arama özelliğine sesle arama özelliği ekledi yani sadece bir tuş komutuyla aramak istediğiniz kelimeyi söylediğinizde size 99.9'luk doğruluk yüzdesiyle aradığınızı önünüze getiriyor fakat tabi.Türkiye sayfası için bu destek yok fakat google.com'dan türkçe sesli komutlar başarılı bir şekilde çalışıyor.Çok keyifli artık aramanın seslisi makbul oldu diyebilirim.Biraz merakınızı gidermek istiyorum aşağıya bakarsanız :)






 Değinmek istediğim diğer konu ise fotoğrafçı  Ivars Gravlejs abimizin kazmalar için hazırlamış olduğu fotoğrafçılık rehberi.78 tane temel maddeden oluşuyor.Bazıları çok basit gelebilir ama fotoğrafçılığa yeni başlayacak olanlar varsa ve eğlenceli bir rehber arıyorsanız kesinlikle göz atmanızı tavsiye ederim.

Hiç olmazsa özellikle face'de hesabı olanlar kendi profil fotolarını oluştururken dikkat edecek noktaları görmüş olurlar :D





http://gawno.com/2009/05/78-photography-rules/

16 Haziran 2011 Perşembe

Sıra Sahnelerde (Sıcaklara Dikkat!)

 Genelde konser ve katıldığım etkinlikler ve diğer değişik haberlerden kesitler sunardım ya ama hep içimde tiyatro ile ilgili bir tanıtım da yapmak vardı.İşte o nihayet gerçekleşti,sağolsun arkadaşım Zeynep beni elimden tuttuuuu hooop oda tiyatrosuna götürdü.

 Oda tiyatrosu isim olarak değil konsept olarak gerçekten şu ana kadar gördüğüm en başarılı çalışma biçimimi desem türü mü desem evet türü diyebilirim.En başarılı tiyatro türü.

 Şimdi gelelim oyunumuzun ismine "Yüksek Derece" oda tiyatrosunun bir özelliği 15-20 kişilik bir izleyici kapasitesi olması.Sakın az diye suratınızı buruşturmayın kafanızı hafifçe kaldırdığınız sahne yok tam dibinizde hem de.Birebir oyunun içindeymiş gibisiniz ve oyunun konusunda sıcaklar geçtiği için oyuncularımızın performansları da iyi olunca ister istemez "Ulan terden gebericem şimdi,of bu ne sıcak!" Diyesi geliyor ama gram terlememişim tabi Haziran ortası ilerde bu oyunu izlerken ne olur onu bilemem.

 Kendi oyunlarını şu şekilde anlatmışlar;


Yıl 2XXX, yer İSTXXXXX... Zaman, sıcağın etkisiyle geçmek bilmiyordur. Yapış yapış olmuştur dünya. Bedenler, hareket kabiliyetini yitirmiştir: AŞIRI SICAK!!! Şehir sonsuzdur, nem oranı yüksek...

Sıcak.
Öldürücü bir sıcak!
Altı şeritli otoyolun kenarında aile mirası bir motel:
SUNSHINE MOTEL.

102 no‘da kalan çift uluyana dek sevişiyordur. Evlilik hayalleri kuruyorlardır.
406 nolu oda ayakkabılarla doludur...
303‘te bir internet blogcusu yayındadır...
405‘de atıyla birlikte bir kovboy...
404‘e ise yeni bir müşteri gelmiştir. Onu hangi rüzgarın bu motele attığını bilemiyoruz...
...
Motelden çıkmak imkansızdır.
Dışarıda öldürücü bir sıcak hüküm sürmektedir artık.
Cırcır böceklerinden başka bir şey yoktur sanki...
Sonunda onlar bile susacaktır.



 

Atmosferi sağlam olunca izlemesi de keyifli oluyor eğer imkanınız varsa gidin görün derim.Facebook hesabınız varsa mekan bilgileri ve oyun hakkında daha fazla ayrıntı için; http://www.facebook.com/YUKSEKDERECE

Not: Oyunu izlemeye gelmeden önce t-shirt giyerek gelin yok işte akşamdır sonra çıkışta hafif eser demeyin eğer giyecekseniz de yanınıza alın.Belli bir süre sonra konsantre ve oyuna kendinizi kaptırmadan dolayı terleyebilirsiniz :) Şimdiden iyi seyirler ve Zeynep sayesinde tanıştığım,Uğur,Fahrettin,Kayahan ve diğer ekip arkadaşlara bundan sonra başarılar dilerim.İnanıyorum ki bu oynadıklarının daha da iyilerini yapacaklardır.O zaman işte tiyatronun gerçek gücü ortaya çıkacak...

9 Haziran 2011 Perşembe

Dalgalanıyorum ve duruluyorum sonra yine aynı döngü

 Daha şimdiden tenimde hissettiğim başlangıç sıcakları ilerde kim bilir nereye kadar vuracak diye düşünüyorum kendi kendime...Ki daha da fena olacak ve bildiğiniz üzere yine aynı haberler "Türkiye bu sene de klimalara fazla yüklendi","Elektrik faturaları kabarıyor" Fazla uzatma kablosuna bağlamadan Allah bu Yaz hepimize yardım etsin.

 Günlerdir Avrupa'nın korkulu rüyası olan şu salatalık olayı benim de uykularımı kaçıracak seviyelere geldi.Salatalıklarda mikrop ortaya çıkmış ve nasıl olduğu bilinmiyor,üstüne araştırılıyor tamam güzel ama bana biraz oyun gibi geliyor (hani Dünya nüfusunu dengeleme dersek zaten işin içinden çıkamayız da durun neyse) mikrop olarak "e koli" mikrobu belirtilmiş.Aklıma Discovery Channel'da izlediğim E-Koli belgeseli gelmişti.Orada da hangi eyalet hatırlamıyorum ama sularda E-Koli olduğu için çok kayıp verilmişti ve eyalet'in neredeyse hepsi başka yere nakil olmuştu.Sonunda tüyler ürperten cevap gelmişti;
 İnekler dışkılarını nehir kenarlarına yapıyorlardı ve yağmurda o dışkılar haliyle nehire karışıyordu su arıtma tesisi de standart sterilize yerine biraz daha düşük seviyede suyu temizlemiş ve bu sebeple ortaya çıkmış.
Salatalık konusunda da ya birileri hiç ama hiç hijyenik ortamlarda üretmiyor ya da mikropları en basit sebzeye bulaştırmak istedi kasıtlı olarak.Salatalığın en kötü eve bile girdiğini düşünüyorum.

Bu olaydan dolayı hayatını kaybeden insanlara gerçekten çok ama çok üzülüyorum,ben de buna benzer bir vakınından geçtiğimden onların neler yaşadığını biliyorum umarım,rahat uyuyorlardır :(

Sözünde Durmayanlar

 Yalancı yalancı sana kimse inanmaz,yalancı yalancı sözüne kimse kanmaz...
İnternetime dokunma dedik,yetmedi yürüyüş yaptık.Tepkimizi dile getirdik bir yandan iyi oldu bir yandan da bana kötü geldi.Neden kötü geldiğini bu yazının sonunda anlatacağım.
Şimdi özellikle de bilgisayar dergilerinden okuyorum da 3 tip mi 2 tip mi ne filtre sistemi geliyor efendim.Bu ne işe yarayacak derseniz; Çocuğu olan aileler için iyi olabilir,porno koruması,sansür falan.Standart filtrede de çoğu şey değişmeyecekmiş tam bir denetim.Zaten baştaki insanlar firmalar devamlı gerçek hayatta birer ebeveyn gibiler ne yaptığınızı öğrenmek isterler,nerelere gittiklerinizi öğrenmek isterler,nelerle ilgilendiklerinizi hatta ve hatta en büyük örneği bunun facebook nasıl vakit geçirdiğinizi ve belgeli (profil ve arkadaş fotoğrafları) olarak isterler.

 Bizim ise bu sefer daha çok anonim olmamız gerekecek ve tepki getirilecek.Umarım yollarımız daha aydınlık olur,erkenden kararmadan.
Not:
İnternet'e sansür uygulamasına tepki yürüyüşünde çoğunluk hep gençti belki de tamamı gençti.Üzüldüğüm konu şudur ki Ülkemizde internetten de başka önemli şeyler oluyor acaba buna niye gençlik sesini çıkarmıyor en azından çoğu.Demek ki yine Ülkemizde İnternet bazı şeylerin (önemli olan bazı şeylerin) çok ama çok üstündeymiş :(

Hala mı?

 Yine şu Nihat Doğan replikleri kulaklarımdan çıkmıyor,bıktım artık fakat herkesin konuşması ve bir şeylerini paylaşması ile yine prim yapıyor kendisi.E tamam da sen de bahsettin sen sanki yapmıyorsun? Diyeceksiniz haklısınız ama çok kısacık yazacağım bu başlığı en sonunda popüler cep telefonu uygulamasında oyun olan bir oyunun ( Angry B...) kendisine uyarlamışlar isim vermeden buradan bu konuyu da kapatıyorum.



7 Haziran 2011 Salı

Öhö öhö öhöööööö hatta biraz daha ciddiyet Michael Stipe İstanbul'dan geçti

Sayfa 1


 Bu yazım yine geç gelen ama geç gelip de güzel gelenlerden birisi canlarım,cananlarım hanimiş de hanimiş annesinin kuzusu demeye hiç gerek yok şaklabanlığı başka bir sefere erteleyelim.

27-29 Mayıs 2011 tarihi size belki "Aaaa tamam ya" veya "N'olmuş lan o tarihte?" ya da "Ne diyor bu dümbük?" dedirtebilir.Keza benim için özellikle 28 Mayıs Cumartesi çok şey ifade ediyordu.Ulen (bunları yazarken de acayip pisboğazım kurabiyeleri götürüyorum) acayip yazı yazıyorum heaaa.

 Michael Stipe Istancool kültür sanat festivali kapsamında İstanbul'a geliyordu.Yine R..E.M. konserindeki gibi heyecanlanmıştım :D hani bazen de rüyalarımda görmek istiyordum evet fazla kasmışım gibi gözüküyor ama öyle normalde nedir? Rüyada ne görürsen odur ama benim manyaklığım da işte hem R.E.M.'in İstanbul'a gelmesi hem de Michael'ın gelmesini istiyordum bu ikisi de oldu.


Peki Michael Stipe İstanbul'a neden geldi? Ne yaptı? Ne söyledi?

R.E.M. 2011 senesi içinde "Collapse Into Now" adlı stüdyo albümünü çıkardı.Değişik tadlar barındıran bu albüm için bu sefer kahramanlarımız turneye çıkmak yerine,bayrağı başta Michael Stipe taşıyarak seçkin yerlerde albüm içindeki parçalara birer video klip çekildi şu anda baktığım kadarıyla boş yok :) ve bunu kısa film-sohbet şeklinde izleyenlerle buluşturuyordu.Gerçekten güzel bir fikirdi.

Yine şanslıların en şanslılarıydık ki,orada oynatılan iki tane video klip ilk defa İstanbul Pera'da izlendi.Sırasıyla "That someone is you" ve "Me,Marlon Brando,Marlon Brando and I" klipleri çok hoşuma gitti.Özellikle Marlon Brando'nun genç hali ve arşivden çıkarılmış videoları bir hayli etkileyiciydi,hele o bayanlarla konuşurken ki mimikleri falan.Sürenin de yavaştan sonuna gelinmişti bi kaç soru cevaplandıktan sonra herkes yavaştan dağılmaya başladı.Ben de ufak hayal kırıklığı ile gözümü kapıya çevirmişken birden ayaklarım kendini aşağıya doğru bıraktı istemsizce ve sahneye geldiğimde inanamıyordum :d Michael ile karşı karşıyaydım.O kadar sene bekleyiş,o şarkıları nasıl yazdığını anlamak,düşünmek... Yanıma da bir sürü konser DVD'si ve albümleri almıştım imzalatırım diye ve bunu da gerçekleştirdim.Özellikle de Michael'a Parallel DVD'sini verdiğimde biraz tebessüm etti ardından R.E.M. çift CD'li Best of'u verdiğimde de.Sanırım İstanbul'daki fanlarından haberdar değildi ya da en azından bunu imzalatmayı beklemiyordu.Neyse onları da hallettikten sonra dedim e artık bir de fotoğraf çektiririz.Onu da gerçekleştirdim,teşekkürlerimi sundum.Çok nazik ve alçak gönüllü birisiydi.

(Foto biraz bulanık arkadaşım :D heyecandan tir tir titriyordu Allah'tan çoklu moddaydı da bu en düzgünlerinden biri çıktı :) ya keşke daha güzelleri olsa derken gettyimage'dan bana foto attı orada da tam Michael ile bakışırken çıkmışız valla acayip sevindirik oldum şimdi de Flickr'da eklemişler her ne kısmetse 10 fotoğrafın 8'inde yine benim imzalattırdıklarım var şans mı desem ne desem bilemedim)

 Şunu söylemek istiyorum ki ikon olmak,bastıra bastıra yön verebilmek değil.Sessiz ve usulca ama yine seni bilerek örnek olmak ve başarılı işler yapmaktan geçiyor.

Efendim Istancool'un Michael Stipe ile ilgili olan versiyonunu birinci sayfası burada kapanıyor ikincisi için yine devam edeceğiz.

N'oluyor bana?

 Herkese iyi haftalar dilerken biraz da kendime de dilemek istiyorum huzurlarınızda çünkü pek de iyi görmüyorum kendimi.Bunun nedenine gelirsek şu iki haftadır müzik seçimi konusunda biraz yoldan çıkmış olmam sanırım.Ne olduysa iki üç tane güzel elektronik ve trans parça dinledikten sonra yine o tür parçalar arayışına girdim ve bendeniz iyice sıyırdım kafayı :)

 Özellikle de geçen yine Armin Van Buuren abimizin youtube'da A State of Trance (radyo programıymış) 439 başlıklı bir parçası vardı,tabi parçanın adı bu değil çıkarılmış olan albümü etiketlemiş denyolar :D bunu yolda dinleyen iki kafadar da arabaya kamerayı koymuşlar,basmışlar gaza izlemesi keyifli güzel bir video klip olmuş aslında klibi sonuna kadar izler misiniz? Bilmiyorum acayip uykumu getirdi ve sevdim.

 Birde bundan taaa kaç ay önce ben yine bir zehirlenme yaşadım müzikal anlamda bu seferde emel sayın,zeki müren dinlemeye başlamıştım.Anlam veremedim kendime,başkaları versin istedim ama onlarda beceremedi.Yanlış anlaşılmasın Emel Sayın ve Zeki Müren'de gerçekten başarılı işler yapmıştır ama hani ne ben o tarafta bezi olan bir adamım ne de o müzikler bana gelir ama işte arada böyle oluyor :D içimiz mi yaşlandı ne oldu?

 Armin Van Buuren abimizi sevmemizin başında da arkadaşımın bana ilk olarak "In and out of love" adlı parçasını dinletmesi ve buna bir de bizim video klip çekmek isteyişimizdi.Geçenlerde yine konserlere bakınırken baktık ki kendisi de Türkiye'ye geliyormuş.Hayırlı olsun.Eğer Trance Müzik sevenleriniz varsa mutlaka kaçırmasın ;)

Şimdi ilk olarak şu youtube'da beğendiğimi ve sonrasında da bizim video klip çektiğimiz parçayı huzurlarınıza sunuyorum.Unutmadan ekleyeyim eğer olumlu olumsuz klip ile ilgili görüşünüz varsa lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin ;)




In and Out of Love (Made in Turkey :)


In and Out of Love (Unofficial clip) from Kapont on Vimeo.


Klipteki ben değilim hea haberiniz olsun ;)

1 Haziran 2011 Çarşamba

Gel gel daha bitmedi

Merhabaaaaaaaaa adlı yazının ikinci ayağı olan bu yazımda da yine etkinliklerden devam ediyoruz yola.Bu sefer Temmuz'un 2 ila 3'ü olduğunda bizi One Love Festival karşılayacak.One Love festivaline ilk gidişimolacak eğer gidebilirsem.Haberlerini takip ettiğim kadarıyla chill out ve indie rock arada bazen de elektronik müzik icra eden gruplar geliyor hem de boş olmayanlar.Bu senekiler de iyi hatta aşşağıya 2011 Festivalinde olacakları yazayım koyu renkte olanlar benim dinlediklerim yani en azından bunlarla biraz müziksel anlamda tanışıklığım var olanlar.

Ana Sahne 
Suede
Manic Street Preachers 
Happy Mondays
Editors
Cake 

Nneka
Büyük Ev Ablukada
123
Neşeli Milis
Sade
Radyo Babylon Soundsystem
Senin Sahnen
Yora
Onor Bumbum
Kitschcraft
Farfara
Seni Görmem İmkansız
Gözyaşı Çetesi
Eva
Kırık Çizgi

Parti Çadırı 
Oldies but Goldies
Novak 3D Disco



Burada da en çok Editors ile Cake'in geleceği için sevindim.Bakalım bu festival nasıl geçecek;Aşşağıda bir kaç tane performans sunuyorum sizlere belki biraz kafanızda şekillenir bazı şeyler en azından gitmek için;)


Not: Etkinlikte önemli bilgi olarak 24 yaş uygulaması not düşülmüş bunu da buraya yazmak isterim.


Ekstra bir şey daha paylaşmak istiyorum :) bu son zamanlarda ben de unutkanlık mıdır artık tam adını koyamıyorum,gideceğim konserin tarihini son anda hatırlıyorum.Mesela ilk Maroon 5 konserinde öyle olmuştu günleri unutmuşum ve "Yahu bu konser ne zaman olacak be?" derken takvime bakma ihtiyacı duydum ve sonunda ertesi gün olduğunu gördüm yani bakmasak gidemeyeceğiz,keza diğer başka bir kaç konser.


Editors-Munich



Editors-All Sparks



Burdan Editors için notumu ekliyim kendileri yaptıkları açıklamada aslında gerçek Interpol grubu olarak kendileri olduklarına inanıyorlarmış :) benim kendi düşüncem şu yönde parçalarının lezizliği konusunda bana Editors daha ilgi çekici geliyor ama performans olarak interpol sanırım öne çıkıyor.


Cake-Never There (bunu bilmeyen yok sanırım)





Cake I will survive



Manic Street Preachers-She is suffering



26 Haziran olduğunda Kuruçeşme Arena'da bir fırtına esecek; Jamiroquai


Kendisi performansı ve sıradışı çizgisiyle diğerlerinden ayrılıyor.Hatta bilmeyenler varsa İngiliz Kraliyetinden de şovalyelik ünvanı var kendisinin.Gitmeyi çok istediğim bir konser fakat bilet fiyatlarının açırı derecede fahiş olduğunu görünce bir iki adım geriye doğru gittim.


Jamiroquai-Deeper Underground

Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı