29 Eylül 2010 Çarşamba

Bir şeyler var sanki (Tanıtım)

  Dün ne zamandır göremediğim iki kankamı görmeye gittim.İş yoktu Allah'tan da vakit bulabildim.Film izleyelim dedik tabi ki uyardı bana.Önce Uzak Doğu sinemasından bir film seçildi ama Kurtlar Vadisi çakması bir havada ya da daha beteri midir? Desem sarmadı efem bizi.Sonra asıl benim bütün yaylarımı frılatacak olan bir film gelecekti tabi haberim yoktu ondan sonra anlayacaktım.Hayatlarımız çoğu kimsenin hayatına benziyor en başta hastanede veya anne karnında.Ondan sonrası yaptığımız seçimlerle birazcık daha değişiyor ama işleyişler hemen hemen aynı.Belki de o yüzden hemen her insanın kafa dengi bir arkadaşı veya dostu,sevgilisi var.Summer adlı bir filmdi,kanka da "Sende seveceksin,kendinden bir şeyler bulacaksın dedi" Önce o kasvetli İngiliz havasını görünce yok ya belki de hata yaptı dedim bizim kanka.Sonra film ilerlemeye başlayınca ve iki ana karakterin başlarına gelenler gözlerimiz önüne serilince evet bende bu yerlerden veya buna benzer yerlerden geçtim dedim.Özellikle de eski kız arkadaşından kopup,yıllar sonra birden kafaya dank edip tekrar onu bulması içimdeki volkanı patlattı yandım yandım.Film bitene kadar o acıyla beraber kendime gelemedim.Kendime sordum bir ara ve öncesinde de soruyordum acaba tekrar çıksam ne olur? Sonra kendi kendimizi avutma yöntemleri.Eskiye demir atma dedim kendime ilerleyen bir zaman var eskiler hatalıysa acı verir.Yeniliklere veriyorum o zamandan bu zamana kadar ( o zamanı da belirtmedim gerçi ) İlk defa bu kadar uzun ağladım nasıl koyduysa artık.Sözün özü,hayatınızda yanlış tercihten tutunda,haylazlıktan,aşk hikayelerine,kaçamaklardan,aile hayatınıza kadar illa bir parçayı muhakkak bulabileceğiniz bir film.

 "Aaaaa evet,benim de başıma gelmişti"

21 Eylül 2010 Salı

Oyuncak Adam (Tanıtım)

 Bu haberi de bir hafta öncesine kadar yetiştirmem gerekiyordu ama iş ve evde kalan arta zamanlardan dolayı bu haftaya sıkıştı ama daha iyi oldu gibime geldi.Yeni albümler,single'lar zaten yavaş yavaş yerine oturur eğer güzelse.Bu sefer bir single tanıtıyoruz.Sine Büyüka'dan Oyuncak Adam adlı parçasıyla çıkış yaptı kendisi.Sine Büyüka da Şansal Büyüka'nın kızı nerden biliyoruz? Dersek NTVSPOR kanalında kendisi spikerlik yapıyor ayrıca 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda da kendisini görme şansımız oldu maç analizleri içinde.Kendisi müziği çok seviyormuş sitesinde de belirttiği gibi hobi,tutku değil amaç diyor.Baya kült isimlerle de tanışma fırsatı olmuş kendisinin ve elinden geldiğince de çoğu konseri,festivalleri kaçırmıyor.Garageband (Mac için müzik edit programı) ve ProLogic (yine mac) yazılımlarıyla bir şeyler üretiyormuş.
 Oyuncak Adam'ı ilk dailymotion video sunum sitesinde gördüm bir dinleyeyim dedim.Video oynamadan en baştan ki donuk görüntü olur ya o çok renkliydi kafamı çeldi bir izleyeyim dedim.Klip bir lunaparkta geçiyor arka planda da bir çok kişi var demeye kalmadan aaaa o da ne Irmak.Diyeceksiniz şimdi heee tamam Irmak'ı sen tanıyorsun ya biz de hemen tanıdık.Yok öyle değil (aslında ben camianın içinden dolayı biraz da iyi tanıyorum) :D Hani 12 Dev Adam bu 2010 Dünya Şampiyonasında her maçtan sonra röportaj vermeye gidiyordu ya o kişi Irmak.Hidayet'le de baya iyi maddi manevi oynadılar ekran karşısında :) Sonra diğer oyunculara da baktım klipte onlarda NTV'nin kadrosundakiler,onlarla da klibi paylaşarak çok güzel iş çıkarmış.Sözü fazla uzatmadan Sine Büyüka'nın yeni parçalarını bekliyoruzzz efenim;


Oyuncak Adam

Sine Büyüka - "Oyuncak Adam"
Yükleyen musicplay. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

19 Eylül 2010 Pazar

Eylül-Ekim Ayı Etkinlik Seçimleri

 Ramazan'da Caz kontenjenımızı doldurduk.Biraz daha etkinlik istiyordu canım onu da U2 ile iyice pekiştirdim.Koskoca sene biter mi bunlarla?Eylül Ayı'nın son iki haftası ve Ekim başlangıcı çok iyi tercihler yapılabilir.Öncelikle belki bir kaç defa daha tanıtmışımdır ama hiç bir sakınca göremiyorum 20. Akbank Caz Festivali çerçevesinde 25 Eylül 2010 Cumartesi akşamı saat 23:30'da Babylon'a kendimizi İlhan Erşahin's-İstanbul Sessions için hazırladık :)






 

 Ara vermeden tam gaz 26-27 Tarihlerinde ise İstanbul'da Bas Gitar virtiözü hani deriz ya yemiş bitirmiş işte onlardan biri demiyim hatta en iyisi olan abimiz Marcus Miller İKSV Salon'da sahne alacak.Daha önce iki defa kendisini harbiye açık hava tiyatrosu şimdi adı değişti unuttum :) orada çok güzel bir şölen yaşatmıştı kendisi en son geldiğinde SMV adlı bir proje ile üç bas virtüözünü karşımıza getirmişti.Stanley Clarke,Marcus Miller ve Victor Wooten.Sonunda ise ise Michael Jackson'a karşı saygı duruşuyla "Beat it" dediler ve kendimizden geçtik.İKSV'deki etkinlik Marcus Miller Tutu Revisited adıyla iki gün sahne performansı verecek.Daha detaylı bilgi için tıklayın Tutu Revisited ve SMV ile Beat It cover'ı sizlere sunuyorum;
Not: İstanbul SMV içinde şöyle bir olay var Levet Yüksel'de bu konserdeydi bu kadar deli gibi çalan virtüözleri bir arada görünce hüngür hüngür ağlayarak dışarı çıkmış :D ne kadar doğrudur bilemem.
Tutu Revisited

Marcus Miller - "Tutu" Tutu Revisited Live Lyon (Official)
Yükleyen Zycopolis. - Diğer müzik videolarına göz atın.



SMV-Beat It (İstanbul)






 Tempoyu tutturduk bir kere yarı yolda bırakmak olmaz.Başka bir ustanın karşısında bu sefer saygı duruşunda bulunuyoruz; Burhan Öçal ile ilk tanışmam diye bir şey söylemek isterdim ama :D malesef öyle bir mertebeye ulaşamadık.2005 yılının sıcak bir Temmuz yazıydı arkadaşlarla Kırklareli'ne gitmiştik yemek yediğimiz lokantada bana duvarda asılı olan fotoğrafı gösterdiler aaa bu Burhan Öçal dedim.Bizim Şarkısı Tarkan nasıl biliniyorsa ve değer görüyorsa Kırklareli'nde de Burhan Öçal abimiz o derecede standartlar taşıyormuş ve halktan biridir dedi her yere uğrar,takılır,milletle muhabbet edermiş.Daha sonra kendi albümü olan Kırklareli İl Sınırı albümünü edinmiştim.Türkiye sınırları ile değil kendi çapı devamlı yurtdışında konserlerde kendisi.Eylül bitmeden hemen

30'una biletimizi ayarlıyoruz yer yine aynı Babylon.Funk Basçıcı olan Jamaaladeen Tacuma ve saksafon virtüözü Wolfgang Puschnig ile muhteşem bir performans sergileyecekler bu kadar baba varken ön görüde yanılma olacağını sanmıyorum.Bu etkinlik için ise saatlerimiz 22:30'u gösterdiğinde başlayacak.Sakın kaçırmayın yine detaylı bilgi için tıklayın



 Son olarak ise Burhan Öçal'ın size Marcus Miller ile olan düetini sunuyorum belki Babylon'daki etkinlik için bir fikir sahibi olabilirsiniz;





  Yeni etkinlikler gelene kadar biraz dinleniyoruz.Kasım Ayının 5'ine yaklaşırken işte her zamanki Efes Blues Festivali bizlere göz kırpıyor.Bu sene 21. Blues Festivali Efes'in o da yaşlandı artık.Her bitimden sonra çıkışlarda meraklı gözlerle beklerdik acaba bu sefer ne hediye olacak diye geçen sene sanırım biraz işler kötüydü veya farklı politika izlenilmek istendi. ve sadece yazılı metine dayalı gazeteler sunuldu olsun dedik bağırımıza bastık.Adam gibi Blues Festivali başka yerde yooook!
 Bu seneki festivalde yer alacak isimler; Mitch Woods&His Rocket 88s,Kenny Neal,Samuel James.Efes Pilsen Blues Festival'inin en sevdiğim yanı bunu sadece İstanbul'a getirmiyor olması.Bu sene 25 Ekim'de Denizli'den başlıyor ve Kayseri-Eskişehir-Gaziantep-Balıkesir-Bursa... diyerek 5-6 Kasım'da İstanbul'da Lütfi Kırdar Rumeli Salonu içerisinde sona eriyor.Şimdi saatine baktım da bu sefer baya erken almışlar saatleri 18:30'da kapı açılışı bir saat sonrasında festival başlıyor. Daha detaylı bilgi için tıklayın

 NOT: Beni takip etmeye devam edin Efes Blues Festivali için bedava bilet şansınız olabilir.Blogda bunun için ayriyetten yer vereceğim.

17 Eylül 2010 Cuma

2010 Albüm Bereketi

 Interpol ve Stone Sour Albümlerinin tanıtımını yaptıktan sonra ertesi gün sırasıyla; Phil Collins,Linkin Park,Resident Evil Afterlife OST,Maroon 5,Royksopp'un yeni albümlerini edindim ve hakikatten bir tanesi hariç diğerlerinin çok değişik bir yapıyla ve haklarını gerçekten verdiklerine inanıyorum.Hariç kısımda bahsettiğim olan Linkin Park "A Thousand Suns" adlı albümde eski Linkin havası bulmak kesinlikle mümkün değil daha çok rap ağırlıklı olmuş ve ilk iki parçayı geçtikten sonra yahu yok ya bunlar yapmıştır sağlam bir şeyler diye diğerlerine atladım ki tam bir hayal kırıklığı yaşadım.Tamam Nu-Metal arada rapcore benzeyen bir tarz mutlaka olacak ama tamamen hayal kırıklığı oldu benim için.İsteyen yine denesin belki de ben yanılıyorumdur.Normal albüm çıktıktan bir kaç gün sonra deluxe edition olarak bonus parçalı aynı albümü piyasaya sundular.




 Maroon 5 grubumuz da deluxe edition olan bir albümle piyasaya inişini gerçekleştirdi.Hands All Over adlı albüm biraz pop sound'una kaymış yine arada piyano,bateri ve gitarları duyabiliyoruz.Eski kıpır kıpırlıkları devam ediyor kaçırmayın ;) Tanışmayan varsa bu grupla "Kiwi" adlı parçasını şiddetle ve biraz da hürmetle tavsiye ederim.



 Royksopp tarafına baktığımızda ise albümün ismi "Senior" albümün içerisinde sözlü bir parça yok.Genelde single çıkarıp değişik işler yapardı sözlü falan ama bu sefer değişik ama iyi anlamda olmuş yani ya :D Tam uzun yolda dinlenecek parçalara imza atmışlar özellikle de artık yolculuk sonrası eve dönüş yollarını özleyenler için kafalarında bin bir türlü düşüncelere sevk eden parçalar.Forsaken Cowboy,the fear parçası bana eski filmlerde ayrılık parçası veya entrikalı film karelerini aklıma getirdi,coming home bu üç parça kesinlikle favorim arasına girdi.Hatta bir akşam nette takılırken iyice kendimden geçtim uyuşmuşum :)

The Fear adlı parçayı huzurlarınıza sunuyorum ama link youtube linkidir.Klip yok ışıkları bir kaç dakka kapatıp yatın bakayım :) ahanda link budur

 Resident Evil Afterlife Ost her şeyiyle anlaşılıyor sanırım.Film müziği olarak yeniden diyemiyorum bu sefer başka müzikler eklenmiş Film Afterlife ama 3D versiyonu olarak yeniden perdeye geçiyor.Şu anda Never gonna leave this bed adlı parçayı dinliyorum fena değilmiş hani.Adam gibi dinlemediğimden dolayı sizlere bırakıyorum kararı.

 As solistler geç çıkarmış sahneye değil mi?Her zaman öyle.Efendim 2010 senesi albüm sırası bana geldi nihayetinde diyen en önemli bir kişilik varsa o da Phil Collins'dir efenim.Going Back adlı albümle gerçekten de sapasağlam bir yer edinecek bu albümle çünkü adı gibi eski ezgilere ve eski ritimlere mükemmel derecede geri dönmüş.O yaylıların geçişi,o baterilerin ritimi,o elektronun tonu ve o basın yumuşak dokunuşu ama bir o kadar da gazlayıcı tonu ve üstad Phil Collins'in muhteşem sesi.Eskilere bir gitsem acaba nasıl olurdu?Diyenlerdenseniz kesinlikle bu albümü edinin.Favori parça olarak Papa Was a Rollin' Stone cover'ı olarak görüyorum.


 Şu sıralar Leonard Cohen'in de albümü çıkmış olması gerek hayranlarına duyurulur.Hoşçakalın

14 Eylül 2010 Salı

Bugün Pirzola mı giysem yoksa kelle paça mı?

 Başlık saçma hatta sapan tadında değil mi?Konu derinleştikçe,pek derinleşecek yeri de yok ama işte olayı gördüğünüzde artık tiksinir misiniz ya da donup kalır mısınız? Bilemem orasını ben sadece öylesine baktığım anda ahanda adam gibi bir kıyafet seçmiş sonunda dediğim zaman işler ters gitmiş.Dikkat etmemişim bugün itibariyle bir daha bakma şansım oldu o da meğer tepkiler gelmiş başlığından dolayı.Evet konuya girmedim hala :D

 Efendim Lady Gaga biliyorsunuz ki her adımında dikkatleri üstüne çekmek isteyen bir kişilik.İkon olma çabası içinde olduğunu sezdim ama ikon böyle olunmaz.Sadece arkasından "Vay be arkadaş amma acayip biriydi" Diyen olur diye düşünüyorum.Ablamız bu sefer MTV müzik ödüllerinde et kostümü evet yine yanlış okumadınız ve yanlış yazmadım bildiğiniz kasapta satılan et gitmiş yani kostüm şekline bürümüş.Dona kaldım :D ulan biz Ülke olarak et bulamıyoruz sen gel kıçına bir de başına giy bunu.Bir de sen gel gör kafaya da yağsız bonfile koydurmuş :D offf güleyim mi ağlayayım mı?Bilmiyorum Allah en acilinden şifa versin diyorum.







Kostümde emeği geçen bir çok et çeşidi var; Kuşbaşı,bonfile,biftek,kelle paça,işkembe gözden kaçmıyor.Yahu bir de üzerine açıklama yapmış "Et giyerek saygısızlık etmek istemedim" İyi niyet yapmak istediği belli olmamaş yemeyiz biz bunları fekat :D sen sıkıysa gel bu kostümle bizim Ülkeye giriş yap.Sıkar o zaman,daha pasaportta pişirirler valla zaten fiyatlat fahiş,et bulamıyor millet pişirmeyi geçtim çiğ çiğ yer seni canım benim.Öpüyorum,hayır öpemiyorum leş gibi kokuyor.Burnumun direğinde çalışma var   x(

13 Eylül 2010 Pazartesi

Benim bir kedim var Adı Cabbar.Kısaca ne derseniz diyin ;)

 Sene çok eski ben vitamindim diyemeyeceğim o zaman olayı dötümden anlatmış olurum yalan ortaya çıkar di mi canlarım benim? Arkadan ses geldi öyleymiş.Sene 90'lar,hani Taksim'de 80-90'lar Party gibi bir şey,hava acayip bir açıyor bir kapıyor arkadan seyirci hişt hişt n'oluyor? Götün başın oynuyor diyor.Anlam verememiştim bende,şaşkınlık içinde yürüyordum arada kızlar lastik kurmuş lastik oynuyordum yer yer sek sek ve saklambaçtı.Zemin kuru maça müsayitti.Derken bir otobüs durağının orada bekleyiş içindeydim.İçimden bir ses bekle ve ebenin örekesini gör diyordu.Benden çok duraktakiler heyecanlıydı derkene "miüüüv" ve "miiiyav" efektiyle bir yavru kedi yanaştı yanıma.Bir sürttürüyor dedim biraz daha zorlarsan alevleneceğiz.Durumun farkına vardı anladı olayı analiz etti ve şöyle bir baktı,bakış da sen ne ayaksın birader? Bakışı he yanlış anlaşılmasın.
 Gardını aldı şerefsiz,ya paranı ya canını dedi.Ulan dedim etin ne butun ne?Düşündü,durdu anlamsız ifadeler içine sürüklendi.İçinde fırtınalar koptu adeta.Dedim gel sen benim kedim ol,evimin kedisi hatta.Wiskas kedi maması verdim hoşuna da gitti enciğin :D abi daha var mı dedi? Sen gel benle bak neler neler var.Karı var kız var oh oh falan.O zamanlar da benim deli çağım içiyoruz,eğleniyoruz alemlere akıyoruz.Her akşam farklı mekanlar falan anaaa bir de baktık hayvanda bize benzemiş.Sonra bir gün kendimi her şeyden arındırdım.Afalladık haliyle konuştuk beraber kendimize çeki düzen verme bazında bazı kararlar almıştık.Bir kere kafa ayık gezecektik.Bir duruşumuz,bir ilkemiz olacaktı.Böyle bir kaç ay gittik ama sonra yine dağıttık mamı,dötü toparlanamadık baya ağırdı.Sonra abi biz hem mekan hem de şekil değiştirelim olayına döndü,Zaten o andan sonra rengini belli etti hakkatten sarı marı bir şeyler yapmış Koleston saç boyası ile sevişmiş kendi oldu garip.Her gece pileysıteyşınvagonlar,viskiler falan kedilerin biri geliyor biri gidiyor ev döndü dingonun ahırına onu da hiç görmedim nasıl bir şeyse.

 Arada olum bünyeye dikkat bünyeye dikkat.Abi bir şey olmaz,böyle güzel olmalar falan.İyi dedim ama baktım evdeki farelerde buna uymuş.E tabi imam osurursa cemaat sıçanzi yani.Evin gidişat iyi değildi.Kendi kendime karar verdim,ya Cabbar ya ben.Bir gün yine şansa ayık kafayla yakaladım.Konuştuk ettik,üç-dört saat süren görüşmeler oldu.Abi dedi sen zaten beni sokakta buldun,senin yerin belli benim yerim belli izin ver o zaman ben de yoluma gideyim diyerek iç burkan bir konuşma yaptı.Tamam o zaman herkes kendi yoluna diyerek güzelce vedalaştık.Gözlerim yaşarmıştı,n'oldu abi dedi.Dedim toz kaçtı o da illa ukalalık yapacak ya heee tabi tabi yemezler dedi ve ortadan kayboldu.Arada özlerim o günleri şaftımız kayardı ama heyyyy gidi hey.

      Cabbar öyle manyaktı ki işte ortada kim var kim yok ayyaş etti.

12 Eylül 2010 Pazar

Değişmeyen şeyler vardır (Alışkanlıklar zor değişir)

 Demir Kırat adlı belgeseli arıyordum aslında önce kitabını ararken nette videolarını buldum 10 bölüm ve 1930'lardan 60'lara kadar olan Demokrasi sürecimizi anlatıyor ve Adnan Menderes'in neden asıldığı olan olayları tarafsız gözlerle bize sunuyor.Bugün referandum günü ve eskileri izledikçe hiçbir şeyin değiştiğini görmedim.Tayyip Erdoğan hakkında yorumum yoktur nötrüm keza Kılıçdaroğlu için.O zaman demiyim şöyle ki Darbe TSK tarafından yapılıyor.Bunun oluşması içinde bir örgüt olması lazım yine.Tayyip şimdi ergenekon örgütünü kaldırdı.Arkasını sağlama aldı.Tek düşüncem nereye kadar kendisini taşıyacak?
 Yalanlar dizboyu ve Ülke'nin artık yenecek bir yeri kalmadı ki yatırım da yapılmıyor üstüne :(
 Geçen gazetelerde bir sürü haber yayıldı,yapılacak yeniliklerle ilgili.Ben her ne kadar mualif olsam da sonuç sanki pek bir şeyi değiştirmeyecek gibi görüyorum ama inşallah her şey Ülke'nin hayırına olur.

Bu [arada]ki yazımda iki yere bağlantı yapacağım birincisi Demir Kırat ikincisi de insanların kendilerinden verdikleri ödünler.İlerki günlerde onun da çalışmalarına başlayacağım.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Levent Oran[gutan] dallaması

 Tarihin tozlu sayfalarından bu sefer hatırladığımız bir şahsiyet mi desem yoksa dallamanın önde gideni mi desem?Karar veremedim ama dallama kısmı doğru keza milletin ağzına cuk oturmuştu herkes dallama olarak anmaya başladı.Kim mi?Levet Oran :D bu adam ilk reyting patlaması yapmaya çalışan programlarda kendini göstermeye başlamıştı.Hatta bir polemik esnasında "Kaşınan kadını döveceksin" sözünden sonra bütün şimşekleri üzerine çekti herkes bu adamı konuşur oldu ama boş iş olarak.Ne yapar,ne eder? Bu adamdan bilgi edindiğimi söyleyemem sadece yozlaşmış beyni ile bir şeyler yapmaya çalışıyordu.İşte bende tam bu [ara] da tanıtmak için araştırma yaparken meğersem kitap yazmış bir de kendi öküzlüğünü anlatan sözleriyle.
 Bu Levent Oran[gutan] dallaması kendi birikimi ile bir şeyler yapmaya kalksaydı eğer,sıfırdan böyle boş şöhret kazanamaz ve kitap yazamazdı (Söylesenize hangi yayın evi sizi kabul edecek) ama malesef yine üzüünecek bir medya kuralıyla insanlar tüm yapılarını değiştiriyordu; Aykırı olmak,asi olmak,aşağılamak,tabuları yıkmak.İşte böyle yozlaşma bazında ilerlerseniz.Her şey elinizin altında.Oran[gutan] lakabını da alması çok sürmemişti o zamanlar Hamdi Alkan (Reyting Hamdi tv programı) kendi özel şovunda mini bir dizi yapmıştı ve o bölümde Levet Oran oldu size Levent Oran[gotan] dallaması olarak karşınıza çıktı.

 Hı bu adamı anmaya gerek var mıydı?Aklımızın bir yerine sıkışmış,hiç olmazsa şu aralar bolca gözüken iki salak kız kardeşi anmaktan biraz olsa iyidir.Hiç olmazsa bu düşünen cinsinden :D


Not: Bahsi geçen ünlü hakkında asla karalama yapılamamakta olunup,olayın dönem içinde şahit olunan kısımları ve tv dünyası kısmı dile getirilmiştir.

10 Eylül 2010 Cuma

Mısır (Kötü bir başlangıç)

 Sağlığınız ne kadar önemli?Yediklerinize dikkat ediyor musunuz?Ediyorum diyenleer pek o kadar içtenlikle inanmıyorum keza insanlar iş başa gelince önlem almaya bayılıyorlar.Elde para varsa önce üstüne başına sonrada bir yeri ağrıdığı zaman veya önemli bir şey olduğu zaman hııııı,haaa diye doktor yolunu tutuyorlar.Biraz bu konuda bilgi ve kültür eksikliği var.Eskilerin muhabbetlerine çoğu zman ortak olmaya çalışıyorum,o zamandan bu zamana kadar çok şey değişti hem de iyiye doğru değil kötüye doğru.İyi zamanları göremediğimden o iyi zamanlara kulak kabartırım arada bir bildiklerimde muhabbete girmeye çalışırım.Konumuz gıda ve en temel gıda maddesi olan mısır.Şimdilerde patlak veren GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) olaylarından sonra çoğu kişi daha temkinli.Neymiş işte haftada bir kaç gün kurulan organizk pazarlar varmış millet oradan alışveriş yapıyorlarmış.E tamam da taaa kaç sene öncesi zaten tarımda genetiği değiştirilmiş bir şey yetiştirilmiyordu.Her hileli oyunda illa ki bir yan etki oluyor.Bu genetiği ile oynanmış gıdalar daha sonraları insanlar üzerinde bir çok hastalığı ortaya çıkaracaktı.

 Eğer imkanı olanlar varsa,40-50 hadi 60'ları da ekleyelim o zamanlardaki besin değerleri ile şimdiki besin değerlerini ve hastalık oranlarını araştırsınlar.Sonuçlar şaşırtıcı derecede fazla.Olan bize oluyor başka kimseye değil.Neye güveneceğimizi de şaşırdık.Keza ben ilerde çocuğum olursa bebekken ona ne yedireceğimi ara ara düşünüyorum :D komik gelebilir ama taa o yaştan sağlıksız besinlerle tanışacak.Bebek mamasından tutunda diğer piyasadaki çoğu ürün böyle malesef ve temel ham maddesi bu ürürün mısır.
 Neden mısır peki?
Birim alandan elde edilen ürün verimi fazla,yani ufak bir alana bir mısır ekiyorsunuz ve o dikey olarak büyüyor ve o dikey bitkiden 5-6 tane belki de daha fazla mısır elde ediyorsunuz.Sonrası ise kullanım alanı çok geniş ve hayvanlara yem olarak veriliyor.Bu genetiği değiştirilmiş mısırda hayvanlara veriliyor dedik düşünün şimdi o hayvanları da et olarak evimize sokuyoruz.Gelin bu kaçınılmaz gerçek paranoyadan çıkın.

Sadece iyi bir tavsiye ne yediğinizi bilin!!!
Mısır nelerin içinde varmış bakıyoruz hemen;
Ketçap,peynir,pil (Evet yanlış okumadınız),hazır salata,şurup,meyve Suyu,fındık ezmesi,kraker,kola,şeker,bebek bezi,fast food.
 Mısırdan Başka neler elde ediliyor?
 Maltodekstrin,Xantham,Yüksek Fruktoz mısır şurubu,Askorbik Asit,DI-Gliserin,Kalsiyum Sitrat,Ethel Asetat,Mısır Unu,Selüloz,Vanilya Ekstratı,Xylitol (Özellikle Sakızlarda vardır dikkat edin)

 2009 yapımı Food Inc. adlı belgeseli bulabilirseniz kesinlikle izleyin,mideniz biraz kalkacak ama neyin ne olduğunu az da olsa bilin.Bende oradan mısır ile ilgili olan sahneyi kırptım fakat bir aksilik üyünden iki defa aynı video oynuyor :D hiç olmazsa bir kere izlemekten iyidir ;) hoşçakalııııın.Bol Sağlık Karnesiz günler


Napster (Eskiden bu vardı)

  Müzik her yerde! Cepte,mp3 çalarda,radyoda,tv'de ama en çok taşınabilir aygıtlarda.Eskiden taşınabilir aygıtlar için pek çok yol yoktu.Kaset için illa ki orjinal almanız gerekiyordu ya da kasetten kasete kopya o da ne kadar sağlıklıydı ki?Daha sonra Discman'ler çıktı o zamanlar ortaokula gidiyordum çok iyi hatırlıyorum şok koruma özelliği yoktu çoğu discman'de herhangi bir sarsıntı da şarkı bir kaç saniyeliğine gidiyordu ve daha sonra tekrar geri geliyordu :D komikti.Sonra içerisinde ram'leri olanlar çıktı herhangi bir sarsıntıda şarkı önceden ram'e atıldığı için şok geçene kadar ram'den açlıyordu falan.Discman kategorisine geldiğimizde zaten internet'de biraz daha gelişmişti.CD'lere artık mp3 formatında müzikler atabiliyorduk 700 mb kapasiteye kadar hemde 128kbit'lik kalitede ise baya şarkı ediyordu.Buraya kadar her şey güzeldi :) peki biz bu şarkıları nereden elde ediyorduk? Şimdiki gibi çoğu web sitesinden albüm şeklinde veya her önüne gelen siteden indiremiyorduk yoktu o zamanlar :D olsa bile o kadar doğru sonuçlar veren arama motorları yoktu.Download programı desen bir elin parmağını bile doldurmazdı.
 Sonra bir gün Napster adında bir program çıktı.İnternet üzerine yepyeni bir kavram getiriyordu.Her kullanıcı bu ağa bağlanıp birbirinden şarkı indiriyordu.Özellikle yüksek hızda bulduklarım sonlara doğru yavaşlardı yavaşlamasın diye amma dua ederdim :D çok gelişmiş özellikleri yoktu.Mesela şimdi kullandığınız download programlarında indirdiğiniz bir dosya 15 kişiden birden yükleniyor ama bir kişi pc'sini kapasa bile etkilenmiyorsunuz.Naspter'da işler böyle yürümüyordu ve o zamanlar 56 K sahipleriydik.
 MP3 müzik formatının popülaritesinin yükselmesi ve kopya müziğin artışıyla sanatçılar hafiften ayaklanma başlattı.Bunun ilk öncülerinden olan Metallica Napster ile devamlı sürtüşüyordu.Ağızdan ağıza napster'ın paralı olacağı söyleniyordu.Bizde de hafif endişe meydana getirmişti çünkü napster kapanırsa veya paralı olursa nereden müzik indirecektik ve dinleyecektik.Beklenen zaman gelip çatmıştı napster ile metallica uzun süreli sürtüşmelerden sonra mahkemelik olmuşlardı ve Metallica açtığı davayı kazandı napster yazılımını yeniledi ve paralı aboneliğe başladı.Net camiasında kısa süreli bir sessizlik oluşmuştu ama bu sadece büyük bir isyanın başlangıcıydı.Daha sonraları bear share,imesh,emule,e-donkey,torrent,DC++ gibi alternatifler patlak verecek kopya mp3'ün önüne geçilemeyecekti.

İyi ki bir ilki gerçekleştirdin napster!

2010 Tazeleri Interpol ve Stone Sour

 New York'dan kopan indie akımının bir temsilcisi olan INTERPOL yeni albümü raflarda yerini aldı.Diğer albümlerindan tınısı ile ayrılmıyor ve kalbimizin derinliklerindeki yerini kombine ile koruyor.Yeni albümünün adı ise kendi ismiyle yani INTERPOL adıyla piyasada.İlk single'ları ve klibi yayınlandı.Fazla klip izleyen biri de değilimdir ADSL'in gelmesi ile işte biraz biraz bakıyorum hızlı diye.İlk Evil parçasının klibini izlemiştim hoşuma da gitmişti sonra zaten dinlemeye başlamıştım.İlk single olan Barricade'in dailymotion'dan sizlere sunuyorum,değişik bir çalışma özellikle de şu bayanın karnına projektörden yansıtılan sahneler bitirdi beni :)
Interpol-Barricade

Interpol- "Barricade"
Yükleyen artsandcraftsmx. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!
Interpol-Evil

Interpol - Evil
Yükleyen Akira_Yuki. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

  Stone Sour Cephesi
 Stone Sour'u az buçuktan tanıtalım.Corey Taylor Slipknot'dan tanıdığımız elemanımız ve diğer üyeler ise;
 Melodik Hard Rock yapıyorlar kendileri.İlk albümünde baya sağlam parçalar var.Slipknot'ın zaten agresif olması Corey'e ve sert gitar riflerine borçlu. Son albüm biraz yumuşak geçişli geldi.İlk albümlerindekinden eser yok.Son albümleri olan Audio Secrecy'de raflarda yerini aldı.Ben Special Edition olan albümü edindim.İlk parça enstrümental olarak giriş yapıyor sonrasında Mission Statement parçası az da olsa biraz sertleştiriyor bünyeyi.Buradan da Say You'll Haunt Me adlı klibi sunuyorum inşallah stone sour'da fazla yumuşamaz Corey.Yoksa Slipknot'ın doğasına aykırı.

Stone Sour - Say You'll Haunt Me
Yükleyen Roadrunnerfrance. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

9 Eylül 2010 Perşembe

Gülsene Güzeeeelim-Fikret Bila (Hastayım)

 Herkese iyi bayramlar.Yine akşam akşam düşünürken otu moku aklıma birden hiç gülmeyi beceremeyen bir gazeteci Fikret Bila geldi.Küçükken TV başında görüyordum annem derdi hep bu adam ne zaman gülecek diye :) hakikatten geçenlerde bende CNN Türk'de görmüştüm adam gülerken bile ağlıyor olmaz,olamaz.Benim doğama aykırı.

 Fikret Bila zamanında trafik kazası geçirmiş efendim.o yüzden yüzündeki hal ondan.Yoksa kim öyle olmak ister ki?Uzun zaman önce olan bir kaza olsa da kendisine çoooook geçmiş olsun diyoruz.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Bir güzel geçti bu [arada] n U2

 Dün gecenin şokunu hala atlatabilmiş değilim.O nasıl bir sahne performansıydı? O nasıl bir konserdi?

En sonda stadı disko haline çevirmeleri hele offf offf.Valla değişik mekanlarda kız arkadaşımla o yerlerde bulunmak isterdim dünkü sahnede onlardan biriydi.Bizi takip edenler varsa sakın kaçırmasın ilerleyen günlerde güzel görüntüler ve fotolarla konser izlenimini buraya aktaracağız.Herkese iyi günlerrrrrr

5 Eylül 2010 Pazar

Scott Pilgrim vs. The World

 Bu filmin tanıtımını belki de iki ay öncesinden yazacaktım fakat bir tane trailer ve sadece trailerdan edindiğimiz bilgi ile iki gıdım bir yazı olacaktı ve geçiştirilip gidecekti.Filme ve yönetmene duyduğum saygıdan bekle bekle dedim kendime fakat ya film o bekleyene kadar Türkiye'de gösterime girerse? O zaman hapı yutardım,tamam herkesin gözü bu blogda değil ama arada bir kaç kişi göz gezdiriyor veya yazdığım aramalarda çıkıp şansa okunuyor.

 Yönetmen Edgar Wright kendisini özellikle Spaced adlı ingiliz komedi dizisinden ve Shaun of the Dead filminden tanıyorum.İngiliz komedileri diğer ülkelerim mizahlarından biraz daha farklı evet ama Edgar'ın ürünlerine kesinlikle göz atmanızda yarar var garanti ediyorum.Şimdi gelelim filmimize,adı; Scott Pilgrim vs. The World 6 ciltlik çizgi roman'dan perdeye uyarlanan bir film.Konusu kabaca gizemli ve güzel bir kıza aşık olup onun 7 eski sevgili ile ettiği mücadeleyi anlatıyor.Bu filmin yanına yaklaşan olarak Kick-Ass'i örnek gösterebiliriz.Bir kahraman ve kahramanımızın uğrunda savaşacağı bir bayan var.Filmi diğerlerinden ayıran özelliklere gelirsek oyunun içinde bildiğiniz ateri grafikleri var hani bu 8 bit'lik grafikler var ya :D gerçekten bambaşka bir boyut olmuş.Başka öenmli bir ayrıntı ise Scott'ın bas gitar çalması tamam olabilir ama gitar uzaktan bakıldığında kendini tanıtmalı direk afişte gördüğümde işte o bu Rickenbacker bu filmi yapanlar gerçekten işi biliyor dedim.Müzik olarak (soundtrack) gerçeten tatminkar müzikler bir araya gelmiş,hatta şu anda satıraş bile sunuldu.Kafama takılan tek bir soru var zaten onu da filme gidince anlayacağım.7 Eski sevgili fakat 6 erkek bir tane de bayan var.Lesbiyen konusu trailerda geçiyor fakat tam cevabı almış değilim.Ne yapalım artık bekleyip,göreceğiz.
 Kısa Not: Film gösterimi için ülkemizde Eylül ayı diyorlar ama kaçında veya ertelenir mi orasını net bilmiyorum.

Bu da :D Scott'dan güzel ateşli bir sahne.Bu kısımda Scott kendinden geçiyor :D









Veee Trailer'ı sizlere sunmanın vakti çoktan geldi iki tane hem dailymotion'dan hem de metacafe'den;




Scott Pilgrim vs the World - Trailer / Bande-Annonce [VO|HD]
Yükleyen Lyricis. - Tüm sezonlar ve tüm bölümler

4 Eylül 2010 Cumartesi

Nihayet Duke Nukem oh beeeeee!

 Elimden geldiğince çoğu aktivite ile uğraşırım.Amacım her şeyden anlamak değil tam tersine sevdiğim veya sevebileceğim işlere el atmak.Eskiden bilgisayar oyunları ile aram oldukça iyiydi haberleri takip eder çıkmalarını bekleyip oynardım.Deli gibi hemde.Amiga,commodore tipinde oyun konsollarına sahip olamadım uzaktan baktım.Teyzem de jostick'li atari vardı ona gider ondan oynardım.İlkokul 4'de annem Eminönünden kasetli atari almıştı.Baya sevinmiştim hiç unutmuyorum hele bir de silahı var kendimden geçmiştim.Artık yetmiyordu ama para biriktirip hiç unutmuyorum fiyatı da şimdi günümüzün 20 TL'si olan Sega Mega Drive II almıştım 8 Bit'lik bir atariydi grafikleri daha güzeldi,tatmin ediciydi.Sonra hayatımıza bilgisayar girince iyice kaptırdık kendimizi.İlk oyunum yanılmıyorsam Commandos 1'di.Çok hoşuma gitmişti bu oyun,her bölümde farklı komandolarla savaşın içindeydiniz.Sonra seneler ilerledi Duke Nukem adlı bir oyun bulmuştum,bunuda eski dos versiyonlu oyunu varmış fakat benim edindiğim 2 Boyutlu yandan ilerlemeli olandı.Sonra oyun hakkında araştırma yaptım ve Duke Nukem Forever adlı bir proje varmış firma 3D Realms'dı.Ben ilk bilgisayarı 99 senesinde edinmiştim.Bir isyan vardı hafiften internet sitelerinde.Oyunun fanları artık sıkılmış bir an önce piyasaya sürülmesini bekliyorlardı.
 Oyunu bu kadar önemli kılan neydi?

 O zamanlar ekran kartları muazzam özelliklerde değillerdi 8,16,32 MB hafızaya sahiptiler hele Voodo ekran kartlarının ayrı bir havası vardı.O zamanda yapılan oyun grafikleri hem köşegenliydi mesela; Karakterlerin parmakları birbirine yapışıktı.Özellikle NBA Serisi :D bacaklar kare kare :D Duke Nukem'in gösterildiği videoda grafikler muazzam ötesiydi belki de bugünün grafiklerine sahipti ve oyunun serbestliği o zaman hiç bir oyunda bulunmayan özellikler sunuyordu.Sağlık durumunuz kötüleştikçe içecek makinasından içecek alıp durumunuzu iyileştirebiliyordunuz veya diğer etrafınızdaki çoğu nesne ile etkileşime geçiyordunuz.O zamanlar böyle bir oyun türü olmadığı için baya ses getirmişti ama sadece ses.Aradan düşünün ben 99 dedim ondan daha öncesi var 11 seneden fazla,bir sürü kişi bu oyunu bekliyor.Bende zaten haberleri görünce umudu kesmiştim hatta 2-3 sene önce firma da resmi açıklama yapmıştı.Her sene oyunu ertelediklerini ve artık bu işin altından kalkamayacaklarını belirttiler.Bizim için Duke Nukem Forever bir masal olacaktı.Taaaa ki 2010 senesine kadar.Half Life serisiyle ünlü Gearbox'ın bu oyunu artık tamamlayacağı söylentileri ortalıkta duyulmaya başlanmış.Hatta oyun fuarından da bir kaç görüntü var.Sevinesim geldi :D
Olayın aslında özü şu her sene olmasa da bir kaç senede bir oyun grafik motorları yenilenmek zorundadır.Neden?Gerçekçilik ve görsel şöleni daha iyi yaşatmak için.3D Realms firması da her sene grafik motorlarının yenilenmesine ayak uydurmak için oyunu yine her sene bitiremeden yeniliyordu ve artık işin altından kalkamayacaklarını duyurmuştu.

Sizlereeeeee oyunun yeni videosunu ve hit olan şarkısı ile birlikte sunuyorum;

Come Get Sommmmmmmmmeeeeeeeeeeee
   

Makyajım bitti tazeleyeyim (Saklanmak)

 Nereden ve nasıl başlasam diye düşünüyordum.Hala düşünüyorum bak.Halk dilinde içi çürük dışarıya iyi gösterme olarak makyajlanmış tabirini çok kullanırız ve neredeyse Ülke olarak hepimiz bunu benimsemişizdir.Ya işte yumurta kapıya dayanınca bir şeyler yapmak ya da olduğu kadarını yerlere göklere taşımak.Diğer durumlarda da bu geçerli mesela duygularımız,hal ve hareketlerimiz.Hep dışarıya güçlü gözükmek gerekir her ne kadar içimizde fırtınalar kopsada.Devamlı makyajı göstermek şahsen benim doğama aykırı geliyor,çift kişilik gibi.Hı bazen macburen gerekiyor onun haricinde sanki çift kişilik taşıyormuş gibi oluyor.Ben zaten hayata sağlam adımlarla basacaksam bunu gösteriririm işimde veya kendi kişiliğimle.Yoksa üzül üzül,gül gül olmaz.
 Buna ait tabuları yıkarsak sanırım bazılarımız korkularından yerlere düşüp bayılacak.Bir çekince içinde insanlar,başkaları duyacak diye endişeliler.Makyajı eğer zayıflık için yapıyorsanız zaten baştan kaybetmişsiniz.Kimisi değişiklik için,kimiside gerçekliğini saklamak için kullanıyor...

(Bu yazılanlar kendi gördüğüm birikimden ve diyaloglardan ortaya çıkmıştır.) Daha farklı çerçeveden bakabilen varsa buyursun bizimle paylaşsın.

Unutmadan bu duruma uyan (Breaking Bad sezon3 bölüm7) güzel bir video ekleyeyim de tam olsun;


3 Eylül 2010 Cuma

Batman bize iki çay,biri demli olsun (Türk Malı Betmen)

 Gün geçmiyor ki akıllı insanlara hasret kalalım.Yine bir mallık,saflık diyemeyeceğim çünkü alakası yok :D mallığın sınıraları zorlanmış bu ortamda.Hatta zorlandığına dair belgeler ve resimler de var.Dikkat çekmek,ilgi yoğunluğunu toplamak bazen psikolojik rahatsızlıkların başında geliyor ve bunu daha çok küçük çocuklarda ağlaama,yaygara tarzında görüyoruz.Bir de mal insanımızın veya insanların yaptıkları oluyor onları Allah'a kırılmaz kutu içinde kargoya yolluyorum.Geçen gözüme çarptı ister istemez ahanda ben burdayım,malım diyen bir satış ilanı.Kategoriside otomobil.
 Hı niye bu kadar ilgimizi çekti anlatayım hemen abimiz.Batman kostümünü giy sen Gotham şehrinden gel buralara BMW arabasını satmak için ilan ver adını söylemek istemediğim bir net satış sitesine.Sunroof'dan da çıkarmış vücudun yarısını ooooh kebap.Batman değişmiş bir de he,top sakal yapmış böyle bilir kişi olmuş :D bir de çok uğraşmışlar herhalde ki dikkat çekici bir uyarı koymuş onu da buraya kopyala-yapıştır yapıyorum;
DİKKAT: Gereksiz mesaj atarak vaktinizi harcamayın...Allah beni 1- Allahsızlardan 2- İmansızlardan 3-Ebü cehil (cahillerden) 4- Nazarlardan 5-Devlet kapısından korusun inşallah...bu şıkların arasındaki insanlar bana mesaj atmasın..hepsine gülüp geçiyorum...herkes yaptığının bedelini birgün ödeyecektir...

 Kusura bakmayın biraz eşşek kadar oldu da işte kopyala-yapıştır olunca böyle oluyor :D Gotham City görünüşe göre Batman'e yanlış yapmış hem de en ağırından.Abimizde sıyırmış.Ne diyeyim? İlanın devamını aktarıyorum ve herkese bol di diiit akbilli sesler diliyorum.

(Fena hasta olduk ya bir türlü toparlanamadık,havalarda durmadan değişiyor çözemedim her gün elimde yağmurluk )

Batman Araba Satıyor (TIKLA!) 

Siz Beğendiniz ;)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı